Diyabet Nedir?
Diyabet, vücudunuzunda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insulin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumun da gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi).
Yediğimiz besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin çoğu vücutta enerji için kullanılmak üzere glukoza dönüştürülür. Midenin arka yüzeyinde yerleşik bir organ olan pankreas, kaslarımızın ve diğer dokuların kandan glukozu alıp enerji olarak kullanmalarını sağlayan "insülin" adı verilen bir hormon üretir. Besinlerle kana geçen glukoz, insülin hormonu aracılığı ile hücrelere girer. Hücreler glukozu yakıt olarak kullanır . Eğer glukoz miktarı vücudun yakıt ihtiyacından fazla ise karaçiğerde (şeker deposu=glikojen), yağ dokusunda depolanır.
Diyabeti olmayan bir birey kan şekeri düzeyi açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonra) 140 mg/dl’nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya toklukta ölçülen kan şekeri düzeyinin bu değerlerin üstünde olması diyabetin varlığını gösterir.
Bir kişinin diyabetli olup olmadığı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir.
OGTT’de glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri değeri önemlidir. İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konulur.
Tip 1 Diyabet
Sizde veya çocuğunuzda veya bir yakınınızda tip 1 diyabet var ise endişelenmeyin. Diyabet ciddi bir hastalıktır, ancak uygun beslenme tedavisi, medikal tedavi, düzenli egzersiz ve diyabet eğitim ile sağlıklı, uzun bir yaşam sürebilirsiniz.
Tip 1 Diyabet Nedir?
Vücudumuzun enerji ihtiyacı, yiyeceklerimizdeki temel besin öğeleri karbonhidrat, protein ve yağlardan sağlanır. Emilebilmek için en küçük parçalarına ayrılan besin öğelerinin en önemlisi “glukoz” adı verilen basit şekerlerdir. Glukoz başta beyin olmak üzere vücudun tüm organlarının önemli bir besin kaynağıdır. Hücreler ihtiyacı olan glikozu, midenin arkasında bulunan pankreas bezinin salgıladığı bir hormon yardımıyla kullanır. İnsülin olarak bilinen bu hormon vücutta yapılamaz ise alınan gıdalar enerji olarak kullanılamayacaktır.
İnsülin hormonlarının eksikliği sonucu ortaya çıkan Tip 1 diyabet, sıklıkla çocukluk ve gençlik yaşlarında ortaya çıktığı için “Juvenil diyabet” adını da alır.
Tip 1 diyabet, pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücrelerinin otoimmün bir süreç sonunda zedelenmesi ile meydana gelmektedir. Hastalar, mutlak veya göreceli bir insülin yetersizliği olduğundan ömür boyu insülin hormonunu dışardan (enjeksiyon yoluyla) almak zorundandırlar. Bu nedenle Tip 1 diyabet, İnsüline Bağımlı Diyabet (Insulin Dependent Diabetes Mellitus=IDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak toplumdaki diyabet vakalarının %10'unu Tip 1 diyabet vakaları oluştumaktadır. Çocukluk çağında Tip 1 diyabet sıklığı ülkeler (bölgeler) arasında farklılık göstermekte ve her yıl 15 yaş altındaki 100.000 çocuktan 1-42'sinde diyabet gelişmektedir. Tip 1 diyabet genel olarak kuzey ülkelerinde daha sık görülmektedir.
Tip 1 Diyabet Neden Olur?
Sağlıklı bireylerde vücudu dışarıdan gelen yabancı etkenlere karşı korumakta görevli bir bağışıklık sistemi bulunur. Bu sistemin virüs, aşılanma, ilaç, fizik veya psişik stres gibi herhangi bir nedenle normalden sapması sonucu kendi hücrelerini yabancı olarak algılaması, onlara saldırması ve tahrip etmesiyle meydana gelen hastalıklara “otoimmün hastalıklar” denir. Tip 1 diyabet de otoimmün hastalıklar grubuna dahildir. Bilinmeyen bir nedenle harekete geçen bağışıklık sistemi, insülin yapımını üstlenen pankreas beta hücrelini tahrip etmektedir. Bu tahribat %80’in üzerine ulaştığında hastalık belirtileri ortaya çıkar.
Tip 1 Diyabet için Kimler Daha Yüksek Risk Taşır?
Tip 1 diyabet gelişme riski;
- Anne, baba kardeş gibi birinci derecede yakın akrabalarında Tip 1 diyabet olanlarda,
- Çok sayıda Tip 2 diyabetli yakını olanlarda,
- Gebelik sırasında diyabet ortaya çıkan kadınlarda daha yüksektir.
Kan Şekeri Sürekli Yüksek Seyrederse Hangi Belirtiler Olur?
Çok idrar yapmak, Sık idrara çıkmak
Vücutta insülin yapılamadığı zaman, insülin hormonunun normalde sorumlu olduğu işlevler yapılamaz, yani glikoz hücreler tarafından enerji olarak kullanılamaz ve kanda birikir. Belli bir düzeyden sonra da böbreklerden idrar yolu ile şeker atılmaya başlar. İdrarla atılan şeker beraberinde suyu da sürükleyeceğinden kişi çok idrar çıkarmaya ve sık idrara çıkmaya başlar.
Çok su içmek
İdrarla aşırı su kaybedilince aşırı su içme ihtiyacı duyulur.
Zayıflamak
Öte yandan alınan gıdalardan yararlanamayan vücut hücreleri enerji kaynağı olarak depolardaki yağları yakıt olarak kullanmaya başlar ve kişi zayıflar.
Bu belirtilerin ortaya çıkması için gereken süre, pankreas bezinin beta hücrelerindeki tahribatın miktarına ve yakım hızına bağlıdır. Tahribat haftalar, aylar, hatta yıllar boyunca sürebilir. Tahribatın hızlı ve kısa sürede tamamlandığı durumda vücut enerji ihtiyacı için kendi proteinlerini ve yağlarını kullanmak zorunda kalır. Özellikle yağların aşırı yıkımıyla oluşan, keton cisimleri adı verilen son ürünler vücut için zararlı atıklardır, vücutta birikerek ketoasidoz denilen acil tabloyu meydana getirirler. Ketoasidozun belirtileri ise, karın ağrısı, hızlı solunum, aşırı halsizlik ve yorgunluktur. Böyle bir durumda derhal acil olarak hastaneye başvurmak gerekir.
Tip 1 Diyabette Tedavi Nasıl Olmalıdır?
Tip 1 diyabetin tedavisinde değişmez kural insülin enjeksiyonudur. Bu tip şeker hastalığında insülin kullanmak bir zorunluluktur ve hayat kurtarıcıdır. Tedavinin diğer temel taşları ise sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve eğitimdir. İdeal kan şekeri düzeyinin sağlanması için gün boyu belirgin özen ve günlük bakım gerekir. Kişinin kendini iyi hissetmesi ve sağlıklı yaşam sürdürmesi için gereken bakımı hayat biçimi haline getirilmelidir.
Beslenme Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmelidir?
Diyabette, beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesinin amacı diyabetli bireyin hayatı boyunca uygulayabileceği en ideal beslenme programını oluşturarak
· Kan şekerini normal sınırlar içinde tutmak,
· Hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) ve hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) gibi akut komplikasyonları önlemek,
· İdeal vücut ağırlığını sağlamak ve korumaktır.
Yukarıda amaçlara ulaşabilmek için Tip 1 diyabetli bireye;
· Bireysel özelliklerine, günlük yaşam planına, beslenme alışkanlıklarına ve insulin tedavi şemasına uygun yeterli miktarda ve uygun zamanda yemek yemesi,
· Kan şekeri kontrolü için gereksinimine uygun miktarlarda karbonhidrat içeren besinleri tüketmesi,
· Besin tüketiminde çeşitliliği sağlaması,
· Besinlerle alınan posa miktarını arttırması,
· Basit şekerleri (toz ve kesme şeker, bal, tatlı, meyve suyu v.s.) diyetisyen kontrolünde tüketmesi önerilir.
Egzersizde Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?
Diyabet tedavisinde kişiye uygun olan egzersiz tipi ve programı uygulanmalıdır. Egzersize başlarken süre kısa tutulmalı (günde 5-10 dakikayla başlanmalı) ve giderek arttırılmalıdır. Egzersiz her gün düzenli olarak yapılmalı, egzersiz sırasında pamuklu çoraplar tercih edilmelidir.Egzersiz esnasında aktif olarak çalışacak kasların olduğu bölgelere insülin yapılmamalı, aç karnına egzersize başlanmamalıdır.
Egzersiz sırasında meydana gelebilecek kan şekeri düşmelerine karşı dikkatli olunmalı ve kan şekeri ölçülmelidir. Egzersiz sırasında oluşabilecek hipoglisemi riskine karşın mutlaka basit şeker içeren besinler; (Kesme şeker, şeker tableti veya meyve suyu v.s.) bulundurmaya dikkat edilmelidir.
Başarılı Bir Diyabet Tedasini için Kimlerden Profesyonel Yardım Almalısınız?
Tip 1 diyabet vücutta damarın olduğu her organı etkileyen ve ömür boyu süren bir hastalık olduğu için, Tip 1 diyabetli bireylerde iyi bir bakım sağlanmasının ön şartı bir ekip gerekliliğidir.
Günlük özen ve bakımı öğretmek için pek çok kişi, diyabetlinin yardımcısıdır. Yardımcıların başında da bu konuda uzmanlaşmış hekimler gelir. Hekim diyabetli bireye özgü bir medikal tedavi programı uygular.
Beslenme uzmanı tedavinin temel taşı olan sağlıklı beslenme planının düzenlenmesi, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması için yardımını isteyeceğiniz kişidir.
Diyabet hemşireniz insülin uygulama tekniği, kan şekeri ölçüm yöntemi, hipoglisemi, ayak bakımı ve benzeri konularda size yardımcı olacaktır.
Diyabet eğitimcisi ise diyabetli kişilere diyabet konusunda eğitim veren sağlık çalışanlarıdır. Hemşire, beslenme uzmanı ya da pratisyen hekim diyabet eğitimcisi olabilir. Diyabet eğitimcileri özel durumlarda hastalık hallerinde ya da kan şekeri düştüğünde neler yapılması gerektiği konusunda eğitim verirler. Ayrıca kronik hastalıklarda eğitim veren bazı gönüllü kuruluşlar, dernek ve vakıflar da diyabetlilere yol gösteren diğer yardımcılardır (Diyabet Okulları).
İnsülin Tedavisi Nasıl Yapılır?
İnsülin protein yapısında bir hormon olduğundan midede sindirilir. Bu nedenle ağız youyla hap şeklinde kullanılamaz; sadece enjeksiyon tarzında kullanılabilir. Günümüzde insan insüline benzer yapıda, saflaştırılmış preparatlar kullanılmaktadır.
Günlük insülin ihtiyacı hastanın, boy ağırlık, yaş, gıda tüketimi ve aktivite düzeyine göre değişir. Ayrıca araya giren başka bir hastalık, stres ya da ilaçlar insülin dozunu etkileyebilir. İnsülinin saklama koşulları +4 derece/+8 derecedir.
Teknolojik gelişmeler ve yapılan araştırmalar sonucunda insülinin klasik enjektörlerin yanısıra kalem enjektörler ve insülin pompası ile de yapılabilmesi sağlanmıştır.
Evde Kan Şekeri Takibi Nasıl Yapılmalıdır?
Haftanın belirli günlerinde kan şekerinizi ölçmeniz doktorunuza kan şekeri düzeninizin iyi gidip gitmediği ve insulin dozlarında yapılması gerekli değişiklilkler hakkında bilgi verir. Ölçümler diyetisyeninizin beslenme tedavisini ayarlaması ve yediğiniz besinlerin kan şekerinize etkisi konusunda size bilgi vermesi açısından da önem taşır.
Tip 1 diyabetlilerin kahvaltı, öğlen ve akşam yemeği ile gece öğününden önce olmak üzere günde dört kez veya farklı günlerde farklı öğünlerde öğün öncesi ve öğünden iki saat sonra glukometre (kan şekeri ölçüm cihazı) ile kan şekeri ölçümü yapması gerekir. Bu ölçümün haftada kaç kez yapılması gerektiği doktorunuz/diyetisyeniniz tarafından belirlenir.
Hastalığınıza ve yaşam şartlarımıza en uygun kan şekeri ölçüm programının hazırlanmasında sağlık ekibinizden yardım alabilirsiniz.
Tip 1 Diyabette Acil Sorunlar Nelerdir?
Tip 1 diyabetli kişi bilimsel ve sağlıklı bir beslenme programı uygulayarak, düzenli egzersiz yaparak ve uygun insülin tedavisi ile sorunsuz bir yaşam sürdürebilir. Ancak insülini uygun teknikle, yeterli dozda ve zamanında yapmayan, beslenme tedavisine uyum sağlayamayan ve aşırı karbonhidrat tüketen ya da egzersiz yapmayı aksatan diyabetlilerde kan şekeri yükselebilir (hiperglisemi). Bunun aksine insülini aşırı dozda kullanan ya da önerilen besinleri özellikle de karbonhidrat içeren besinleri zamanında ve yeterince tüketmeyen, alkol kullanan veya aşırı egzersiz yapan diyabetlilerde kan şekeri aniden ve hızla düşebilir (hipoglisemi).
Kan Şekeri Düştüğünde Neler Yapılmalıdır?
Kan şekerinin düşmesi de yükselmesi gibi acil müdahale gerektiren önemli bir durumdur. Bu nedenle diyabetli kişi bir kolye, bilezik ya da saat kayışında diyabet kimliği taşımalıdır. Diyabetli kişinin bir öğün ya da ara öğün geciktirmesi ya da her zamankinden fazla hareket yaparak fazla enerji harcaması sonucunda oluşabilecek hipoglisemi durumunda diyabetli bireyde terleme, titreme, renk solukluğu, sinirlik, huzursuzluk fark edilir. Gerekli önlemler alınmazsa uyum güçlüğü sonra da şuur kaybı oluşabilir.
Hipoglisemide yapılması gerek tedavi şekli diyabetli kişide gözlenen belirtileri göre değişir. Belirtilerin hafif olduğu durumlarda 5-6 adet kesme şekeri bir bardak ılık suda eritilip içirilir ya da 1 büyük çay bardağı şekerli meyve suyu verilebilir. İyileşme belirtileri görülmezse 2 çay kaşığı dolusu şeker ya da 5-6 adet kesme şeker az miktarda suda eritilip küçük yudumlar halinde içirilmelidir. Şuur kaybını olduğu hipoglisemide ise ağızdan şeker veya şekerli su verilemez. Bu durumda kas içine glukagon enjeksiyonu gereklidir ve bu iğnenin yapılması hayati önem taşır.
Kan Şekeri Yükseldiğinde Neler Yapılmalıdır?
Sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, ciltte kuruma ve yaralarda geç iyileşme, halsizlik, yorgunluk ve zayıflama belirtileri olan diyabetlide kan şekeri yüksek demektir. Bu durumda yapılması gerekenler, kullanılan insülinin son kullanım tarihinin, dozunun, uygulama tekniğinin doğru olup almadığının araştırılmasıdır. Bol su içildiği, önerilen insülin rejimine ve beslenme planına uyumun tam olmasına rağmen hiperglisemi sürüyorsa diyabetli birey derhal doktoruna başvurmalıdır.
Tip 1 Diyabet Tedavisindeki Yenilikler Nelerdir?
Günümüzde tip 1 diyabetin tedavisinde insülin yerine adacık dokusu ya da pankreas nakli gündeme gelmiştir. Ancak bu nakillerde en büyük sorun doku reddidir ve doku reddini önlemek için immunsüpressif denilen, önemli yan etkileri olan pahalı ilaçlar kullanılmaktadır. Bu nedenle adacık nakli tedavisine kesin çözüm olarak bakan araştırmacılar daha az zararlı immunsüpressif ilaç arayışı içindedirler.
Tip 2 Diyabet
Sizde veya bir yakınınızda Tip 2 diyabet varsa endişelenmeyin. Diyabet ciddi bir hastalıktır, ancak uygun beslenme tedavisi, medikal tedavi, düzenli egzersiz ve diyabet eğitim ile sağlıklı, uzun bir yaşam sürdürebilmek mümkündür.
Tip 2 Diyabet Nedir?
Tip 2 Diyabet Riski Kimlerde Daha Fazladır?
Herkeste, her yerde, her yaşta diyabet teşhis edilebilir.
- Ailesinde diyabetli olanlar,
- Şişman kişiler,
- 4 kg’dan daha ağır bebek doğuran kadınlar,
- Stres altında yaşayan kişilerde diyabetin görülme riski daha yüksektir.
Ayrıca pankreasın kronik iltihabı, pankreas tümörleri ve ameliyatları ile hipertiroidi, akromegali gibi bazı hormon hastalıkları Tip 2 diyabete yol açabilir.
Tip 2 Diyabetin Belirtileri Nelerdir?
Tip 2 diyabeti olan ve kan şekeri yüksek olan kişilerde;
- Sık idrara çıkma,
- Ağız kuruluğu,
- Çok su içme,
- Açlık hissi,
- Cilt yaralarının geç iyileşmesi,
- Kuru ve kaşıntılı bir cilt,
- Sık sık infeksiyon gelişmesi,
- Ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.
Tip 2 Diyabet Tedavisinin Esasları Nelerdir?
Birinci basamak tedavi planında medikal beslenme tedavisi yani beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, yaşam tarzının değiştirilmesi, egzersiz programlarının uygulamaya koyulması yer almaktadır. Eğer, bu tedavi planına uyulmasına rağmen kan şekeri normal sınırlar içinde tutulamazsa ağızdan hap olarak alınan şeker düşürücü ilaçlar tedaviye eklenir. Ancak bazı Tip 2 diyabetliler kan şekeri düzeyini normal sınırlar içinde tutabilmek için insüline ihtiyaç duyulabilir. Bu durumlarda uygun dozda yapılan insülin enjeksiyonları ile tedavi desteklenir.
Ağızdan şeker düşürücü hap veya insülin tedavisi alan Tip 2 diyabetlilerin haftanın belirli günlerinde kan şekerini ölçmeleri son derece önemlidir.
Tip 2 Diyabette Hangi Durumlarda İnsülin Tedavisi Gerekmektedir?
Beslenme planına uyum sağlamasına, egzersiz yapmasına ve aldığı ilaçlara rağmen kan şekeri yüksek seyreden diyabetlilere,
Ameliyat olacak hastalara,
Ameliyat döneminde,
Gebeliği esnasında diyabet tanısı konan ve hamilelikte kan şekeri kontrolü sağlanmayan kadınlara,
Ağır bir infeksiyon geçirirken iyileşmeyen kişilere,
Ayak yarası olan diyabetlilere,
Diyabete bağlı komplikasyonların gelişmeye başladığı diyabetlilere mutlaka insülin tedavisi uygulanmalıdır.
Beslenme Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmelidir?
Diyabette, beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesinin amacı diyabetli bireyin hayatı boyunca uygulayabileceği en ideal beslenme programını oluşturarak
· Kan şekerini normal sınırlar içinde tutmak,
· Hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) ve hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) gibi akut komplikasyonları önlemek,
· İdeal vücut ağırlığını sağlamak ve korumaktır.
Bunun için tip 2 diyabetli bireye,
· Bireysel özelliklerine uygun, yeterli miktarda ve uygun zamanda yemek yemesi,
· Kan şekeri kontrolü için gereksinimine uygun miktarda karbonhidrat içeren besin tüketmesi,
· Besin tüketiminde çeşitliliğinin sağlanması,
· Besinlerle alınan posa miktarını arttırması,
· Basit şekerleri (toz ve kesme şeker, bal, tatlı, meyve suyu v.s.) diyetisyen kontrolünde tüketmesi önerilir.
Tip 2 Diyabet Tedavisinde Kullanılan İlaçlar Nelerdir?
Tip 2 diyabette kan şekeri kontrolünü sağlamak amacı ile kullanılan ve ülkemizde mevcut olan ilaçlar etki mekanizmalarına göre 3 grupta incelenebilir:
Sulfonilüreler; pankreastan insülin salınımını arttırır ve vücudu insüline daha duyarlı hale getirirler. (Betanorm, Diamicron, Diameprid, Diabinese, Gliben, Glutril, Glucotrol XL, Minidiab, Amaryl bu grup ilaçlara örnek olarak verilebilir)
Biguanidler; insülin mevcudiyetinde hücrelere glikoz (şeker) girişini arttırarak kan şekerini düşürürler, ayrıca bağırsaktan şeker emilimini azaltırlar (metformin). Şişman hastalarda tercih edilirler. Ülkemizde bulunan bu grup ilaçlar arasında Glucophage, Glifor, Gluformin, Glukofen sayılabilir.
Alfa-Glikosidaz inhibitörleri; Ülkemizde Glucobay adıyla bilinen bu grup ilaçlar, bağırsakta karbonhidratların parçalanmasını yavaşlatarak yemek sonrası olan kan şekeri yükselmelerini azaltırlar.
Glinidler: Nateglinid, Repaglinid (Novonorm, Starlix) olarak bilinen ilaçlar pankreasta insülin salgılayan beta hücrelerini kısa dönemde uyararak yemeklerden sonra oluşan tokluk kan şekerindeki artışı azaltırlar.
İnsülin dirençini azaltan; insüline duyarlılığı arttıran ilaçlar: Bu grup ilaçlar metforminden farklı etki göstererek insülin dirençini azaltır. Vücutta hafif derecede su tutulmasına ve ortalama olarak 2-3 kilo ağırlık artışına neden olabilmektedir (Avandia).
İnsülin Duyarsızlığı Nedir?
Pankreasın salgıladığı insülin etkisi ile kan şekeri kontrolü sağlanır, fakat bazen bu salgılanmış olan insüline karşı periferik dokular direnç gösterir ve insüline gerekli yanıt sağlanamaz, buna insülin duyarsızlığı denir. Diyetisyen kontrolünde zayıflamak, insülin duyarlılığını arttıran ilaçları doktor kontrolünde kullanmak ve egzersiz yapmak insüline duyarlılığı arttıran önemli faktörlerdir.
Egzersizde Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?
Diyabet tedavisinde kişiye uygun olan egzersiz tipi ve programı uygulanmalıdır.
Egzersize başlarken süre kısa tutulmalı (günde 5-10 dakikayla başlanmalı) ve giderek arttırılmalıdır. Egzersiz her gün düzenli olarak yapılmalı, egzersiz sırasında pamuklu çoraplar tercih edilmelidir. Egzersiz esnasında aktif olarak çalışacak kasların olduğu bölgelere insülin yapılmamalı, aç karnına egzersize başlanmamalıdır.
Egzersiz sırasında meydana gelebilecek kan şekeri düşmelerine karşı dikkatli olunmalı ve kan şekeri ölçülmelidir. Egzersiz sırasında oluşabilecek hipoglisemi riskine karşın mutlaka basit şeker içeren besinler; (Kesmeşeker, şeker tableti veya meyve suyu v.s.) bulundurmaya dikkat edilmelidir.
Evde Kan Şekeri Takibi Nasıl Yapılmalıdır?
Haftanın belirli günlerinde kan şekerinizi ölçmeniz doktorunuza kan şekeri düzeninizin iyi gidip gitmediği hakkında bilgi verir. Ölçümler, diyetisyeninizin beslenme tedavisini ayarlaması ve yediğiniz besinlerin kan şekeri üzerindeki etkisi ile ilişkili olarak size bilgi vermesi açısından da önemlidir.
İnsülin kullanan Tip 2 diyabetlilerin kahvaltı, öğlen ve akşam yemeği ile gece öğününden önce olmak üzere günde dört kez veya farklı günlerde farklı öğünlerde öğün öncesi ve öğünden iki saat sonra glukometre (kan şekeri ölçüm cihazı) ile kan şekeri ölçümü yapması gerekir. Bu ölçümün haftada kaç kez yapılması gerektiği doktorunuz/diyetisyeniniz tarafından belirlenir.
İnsülin kullanmayan Tip 2 diyabetlilerin genelde haftada iki gün, günde iki kez kan şekerini ölçmesi yeterlidir. Hastalığınıza ve yaşam şartlarımıza en uygun kan şekeri ölçüm programının hazırlanmasında sağlık ekibinizden yardım alabilirsiniz.
Başarılı Bir Diyabet Tedasini için Kimlerden Profosyonel Yardım Almalısınız?
Tip 2 diyabet vücutta damarın olduğu her organı etkileyen ve ömür boyu süren bir hastalık olduğu için, Tip 2 diyabetli bireylerde iyi bir bakım sağlanmasının ön şartı bir ekip gerekliliğidir.Günlük özen ve bakımı öğretmek için pek çok kişi diyabetlinin yardımcısıdır. Yardımcıların başında da bu konuda uzmanlaşmış hekimler gelir. Hekim diyabetli bireye özgü bir medikal tedavi programı uygular.Beslenme uzmanı tedavinin temel taşı olan sağlıklı beslenme planının düzenlenmesi, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması için yardımını isteyeceğiniz kişidir.
Diyabet hemşireniz insülin uygulama tekniği, kan şekeri ölçüm yöntemi, hipoglisemi, ayak bakımı ve benzeri konularda size yardımcı olacaktır.
Diyabet eğitimcisi ise diyabetli kişilere diyabet konusunda eğitim veren sağlık çalışanlarıdır. Hemşire, beslenme uzmanı ya da pratisyen hekim diyabet eğitimcisi olabilir. Diyabet eğitimcileri özel durumlarda hastalık hallerinde ya da kan şekeri düştüğünde neler yapılması gerektiği konusunda eğitim verirler. Ayrıca kronik hastalıklarda eğitim veren bazı gönüllü kuruluşlar, dernek ve vakıflar da diyabetlilere yol gösteren diğer yardımcılardır.
Tip 2 diyabet genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde görülen diyabet tipidir. Pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması veya salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılmaması nedeniyle kan şekerinin yükselmesi durumudur. Bu tip diyabetiklerde rahatsızlık uzun yıllar klinik olarak belirti vermeyebilir. Yaşamın ilerki yıllarında araya giren bir infeksiyon, stres, ameliyat, gebelik ya da fazla kilo alınması zaten azalmış olan beta hücre rezervinin daha da düşmesine neden olarak diyabeti klinik olarak ortaya çıkarabilir.Tip 2 diyabetli kişilerin pankreası insülin üretir fakat etkili olarak kullanamazlar. Tip 2 diyabetin görülme sıklığı daha fazladır, diyabetli kişilerin %90'ı Tip 2 diyabetlidir.
Gizli Şeker (Pre Diyabet)
Doktorunuz sizden bazı testler istedikten sonra test sonuçlarına göre ‘Sizin gizli şekeriniz var’ dediğinde siz ‘şimdi ben şeker hastası mıyım?’ sorusunu sormuş ve endişelenmiş olabilirsiniz. Gizli şeker diğer adı ile pre-diabet konusunda aşağıda verilen bilgileri okuyunuz.
Gizli Şeker (Pre-diyabet) Nedir?
Eğer bir kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olmasına karşın diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse bu durumda kişi pre-diabetik (gizli şeker hastası) olarak tanımlanır.
Diyabet Önleme Programına katılan pre-diyabetiklerin %11’inde diyabet gelişmiştir. Bazı çalışmalar pre-diyabetik çoğu kişide 10 yıl içinde Tip 2 diyabet geliştiğini saptamıştır. Yani Pre-diyabet Tip 2 diyabete adaylık durumudur.
Pre-diyabetli bireylerde kardiyovasküler hastalık riski kan şekeri normal olan bireylere kıyasla 1.5 kat daha fazladır. Diyabetli bireylerde ise 2-4 kat fazladır. Pre-diyabetli bireyler yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde prediyabetli olmayı önleyebilir ve geçiktirebilir.
Pre-diyabet, Bozulmuş Glikoz Toleransı veya Bozulmuş Açlık Glikozu Aynı Anlamda mıdır
Evet. Doktorlar bazen yükselmiş kan şekeri düzeylerini ifade eden bu durumları kullanılan teste bağlı olarak bozulmuş glikoz toleransı veya bozulmuş açlık glikozu olarak tanımlarlar.
Pre-diyabetli Olup Olmadığım Hangi Testler ile Belirlenir?
Doktorlar pre-diyabeti belirlemek için açlık kan şekeri veya oral glikoz tolerans testi (OGTT) kullanabilirler. Her iki test içinde bir gece boyu süren açlık gereklidir. Açlık kan şekeri için kahvaltı yapmadan önce kan şekeri ölçülür. OGTT’de ise açlık ve glikozdan zengin içeçek içildikten sonra 2. saatte tekrar şeker ölçümü yapılır.
Açlık Kan Şekeri Testi, Diyabet veya Pre-diyabeti Nasıl Belirler?
Normalde açlık kan şekeri 100 mg/dl’nin altındadır. Eğer kişide pre-diyabet varsa açlık kan şekeri 100-125 mg/dl arasındadır. Eğer kan şekeri 126 mg/dl veya daha yüksekse birey diyabetlidir.
OGTT ile diyabet veya Pre-diyabet Nasıl Saptanır?
OGTT’de, bireyin kan şekeri açlıktan sonra ve glikozdan zengin içecek içildikten 2 saat sonra ölçülür. Normal kan şekeri 2. saatte 140 mg/dl’nin altındadır. 2.saat kan şekeri 140-199 mg/dl arasında ise pre-diyabet, 2. saat kan şekeri 200 mg/dl’nin üstünde ise diyabet tanısı konulur.
Açlık Kan Şekeri Testi veya OGTT, Hangi Test Pre-diyabetin saptanması için Daha Uygundur?
Her iki test de pre-diyabetin saptanması için uygun testlerdir.
Pre-diabetim Varsa Bunu Mutlaka Bilmem Gerekir mi?
Eğer pre-diyabetiniz olduğunu bilirseniz Tip 2 diyabetli olmanızı önleyecek önlemleri zamanında alma şansınız olur. Çalışmalar ağırlık kaybını sağlayan ve fiziksel aktiviteyi artıran diğer bir ifade ile gerekli yaşam tarzı değişikliklerini yapan pre-diyabetli bireylerin, %58 oranında Tip 2 diyabetli olmayı önleyebildiğini veya geciktirebildiğini göstermiştir.
Pre-diyabet Tedavisi Nasıl Yapılır?
Bireysel bir beslenme tedavisi ve haftanın 5 günü günde 30 dakika düzenli yürüyüş şeklinde yapılan egzersiz programı sonucunda, vücut ağırlığının ılımlı olarak azalması (% 5-10) ile pre-diabetten diyabete geçiş önlenebilmekte veya geçiktirilebilmektedir.
Eğer pre-diabetiniz var ise pre-diyabeti olmayanlara kıyasla kalp hastalığı veya inme riskiniz %50 artmıştır. Bu nedenle kardiyovasküler hastalıklarla ilişkili risk faktörlerini (sigara içmek, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol gibi) bilmeniz gerekmektedir. Eğer risk faktörlerinden birine veya birkaçına sahipseniz bu faktörlerin tedavi edilmesi de son derece önemlidir.
Kimlerin Pre-diabet Tanısı için Test Yaptırması Gereklidir?
Şişman ve 45 yaşın üstünde iseniz pre-diabetli olup olmadığınızı öğrenmek için test yaptırmanız gereklidir. Eğer vücut ağırlığınız normal ise ve 45 yaş civarında iseniz testi yaptırmanın sizin için uygunluğunu doktorunuza danışınız. 45 yaşından genç erişkinlerdeve şişman bireylerde diyabet ve pre-diyabet yönünden risk faktörlerinin varlığı araştırılır. Bu risk faktörleri: yüksek tansiyon, düşük HDL-kolesterol düzeyi, yüksek trigliserid düzeyi, ailede diyabet varlığı, gestasyonel diyabet, 4,5 kg üzerinde bebek doğumu öyküsü olmasıdır.
Ne Sıklıkla Testi Yaptırmam Gerekir?
Pre-diyabet saptanmamış olmasına karşın risk faktörlerine sahipseniz her 3 yılda bir test yaptırmalısınız. Eğer pre-diyabet varsa Tip 2 diyabetin tespiti için her 1-2 yılda bir test yaptırmanız gerekir.
Diyabet Tedavisi
Diyabet Nasıl Tedavi Edilir?
Diyabet tedavisinde amaç kan şekeri ayarını sağlamak diğer bir ifade ile kan şekeri yükselmelerini ve kan şekeri düşmelerini önlemektir. Bu ayarın sağlanması komplikasyonların gelişimini önlemek veya gelişmiş komplikasyonların seyrini yavaşlatmak için son derece önemlidir.
Sağlıklı Beslenme: Yenilen besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin vücudun ihtiyacından fazla tüketilmesi kan şekeri seviyelerini yükseltir. Kan şekeri kontrolünün sağlanmasında diyabetli bireye özgü beslenme tedavisinin verilmesi önemlidir.
Egzersiz: Egzersiz,vücudunuzun glikozu etkili bir şekilde kullanmasını ve kan şekeri kontrolünü sağlar. Ayrıca, şişman tip 2 diyabetli kişilerin kilo kaybetmesine yardımcı olur.
İlaç/ İnsülin: İnsülin, besinlerle kana geçen şekerin vücut tarafından kullanılmasını sağlayan ve böylece kan şekeri yükselmelerini önleyen bir hormondur. Tip 1 diyabetli kişilerin yaşamak için insüline gereksinimi vardır. İnsülin bağımlılık, alışkanlık yapacak bir madde değildir. İnsülin yaşam için elzemdir. Vücut insulin yapmıyor ise dışardan enjeksiyon yolu ile vücuttaki eksikliği yerine koymak gerekir. Tip 2 diyabetli kişilerin kan şekerinin ayarını sağlamak için ağızdan alınan ilaçlara veya insüline gereksinimleri olabilir.
Yukarıdaki maddelerin tümü arasında bir denge tutturmak önemlidir. Bu dengenin oluşması için diyabetli birey mutlaka diyabet ve tedavisi konusunda eğitim almalıdır.
Diyabet Önlenebilir mi?
Diyabette iyi bir tedavinin ve tedaviye uyumun iyi sonuçlar verdiğini biliyoruz. Diyabet olduktan sonra önlem, diyabetik komplikasyonların erken tespitini ve önlenmesini içerir. Fakat diyabetin ortaya çıkmadan önlenmesi, riskli kişilerin diyabetten korunması da mümkündür. Günümüzde diyabeti önlemek amacı ile yapılan önemli çalışma sonuçları yaşam tarzı değişikliklerinin yani sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması, düzenli egzersiz ve eğitim ile diyabet görülme sıklığının %58 oranında azaldığını göstermiştir.
HbA1cTesti Nedir?
Eski adı ile HbA1c yeni adı ile A1c testi, kan şekeri kontrolünüzün ne kadar "yeterli" olduğunu gösteren bir testtir. Yeterli kontrol, kan şekerinizin diyabeti olmayan kişilere yakın düzeylerde olması anlamına gelir.
A1c Testinin Sonucu %7 ise Bu Neyi İfade Eder?
A1c değerinin %7 olması günlük ortalama kan glikoz düzeyinin 150 mg/dl olduğunu yansıtır.
Unutmayınız ki sağlıklı yaşam sizin elinizdedir...
Beslenme Tedavisi
Diyabet tedavisinin amacı kan şekeri düzeyinizi normal sınırlar içerisinde tutarak, kısa veya uzun dönemde oluşabilecek sağlık sorunlarını önlemek veya geciktirmektir. Diyabetin tedavisi aşağıdaki tedavi prensiplerini içermektedir,
- Sağlıklı beslenme ve egzersiz
- Sağlıklı beslenme, ağızdan alınacak antidiyabetik (OAD) ilaçlar ve egzersiz
- Sağlıklı beslenme, insülin tedavisi ve egzersiz
- Sağlıklı beslenme, ağızdan alınacak antidiyabetik (OAD) ilaçlar, insülin ve egzersiz
Görüldüğü gibi diyabet, yaşamınızda başta beslenme alışkanlıklarınız olmak üzere bazı değişikliklerin oluşmasını gerektirmektedir. Kan şekerini oluşturan asıl kaynak yiyeceklerdir ve bu nedenle sağlıklı beslenme diyabette tedavinin temelidir.
· Yediğim yiyecekler kan şekerimi nasıl etkiliyor ?
· Bir günde kaç kalori almam gerekir?
· İhtiyacım olan enerjiyi alabilmek için hangi yiyecekleri yemem gerekir?
· Daha az yağ tüketimini nasıl sağlayabilirim?
· Tedavinize göre öğün saatlerini nasıl ayarlayabilirim?
· Egzersiz planıma göre beslenme düzenimde yapmam gereken değişiklikler nelerdir?
· Hipoglisemiden korunmam ve tedavi etmem için ne yapmam gerekir?
Diyetisyenlerden yukarıdaki sorularınızın ve diğer birçok sorunuzun cevabını öğrenebilirsiniz.
Diyetisyeniniz sevdiğiniz yiyecekleri içeren sağlıklı beslenme planınızın oluşmasında ve beslenme alışkanlıklarınızın değişmesinde size yardımcı olacak kişidir.
· Diyabetiniz yeni teşhis edilmişse
· Tedavi planınızda doktorunuz tarafından yapılan bir degişiklik varsa veya
· Yıllık kontroller için yılda 2 kez mutlaka diyabet konusunda deneyimli bir diyetisyene danışınız.
Bir Diyetisyenle Görüşene Kadar Ne Yapmalısınız?
Diyabeti olsun veya olmasın tüm insanların sağlıklı bir yaşam için yemeleri gereken yiyecekler aynıdır. Diyabetli olmanız diğer insanlardan farklı bir yiyeceği yemeniz veya yememeniz anlamına gelmez. Burada önemli olan vücudun ihtiyacı olan besinlerin çeşitli yiyeceklerden karşılanmasıdır. Ancak genellikle kişiler diyabetli olduklarını öğreninceye kadar, sağlıklı beslenmek amacı ile değil de karın doyurmak amacı ile canının istediğini veya kendisine sunulan yemeği yedikleri için beslenme alışkanlıklarını değiştirmekte güçlük çekerler. Bunun için aceleci ve çok fazla kuralcı olmamakta fayda vardır.
· Bir veya iki öğün yemek yerine günde en azından üç öğün yemeye çalışın. Öğünler arasında ve gece yatmadan önce küçük bir ara öğün almanız da gerekebilir.
· Alkolün tedavinize etkisini öğrenmeden , alkollü içki içmeyin.
Öğün Sıklığı Ne Olmalı?
Gün içinde yemeniz gereken öğün sayısı diyabetinizin tipine, aldığınız medikal tedaviye, fiziksel aktivite düzeyinize ve o andaki kan şekeri düzeyinize bağlı olarak değişir.
Genellikle yapılan yanlış insülin enjeksiyonunu yaptıktan sonra yarım saat beklemeden hemen veya 5 dakika sonra yemek yenilmesidir. Bu tarz hatalar öğünden sonra kan şekerinin yükselmesine neden olur.
Yapılan bir diğer yanlış ise açlık hissi oluşmadığı için ara öğünlerin yapılmaması veya ara öğünde yenilen yiyecek miktarının ve çeşidinin azaltılmasıdır. İnsülin kullanan bir kişide ara öğünün yapılmaması, bir ara öğünün atlanması veya yenilen yiyecek miktarının ve çeşidinin azaltılması şeklinde yapılan uygulamalar kan şekerinin düşmesine neden olur. Kan şekerinin 50 mg/dl'nin altına düşmesi hipglisemi olarak tanımlanır.
Ara Öğünlerde Ne Yenilebilir?
Ara öğünler için yapacağınız en iyi seçim ekmek veya ekmek yerine yenilebilecek yiyecekler grubudur. Örneğin 2 galeta veya 4-5 adet şekersiz kepekli bisküvi, bir bardak dolusu yağsız patlamış mısır, yarım pogaca, vb. Bu grup yiyeceklerin yanına düşük yağlı süt, yoğurt, ayran veya peynir gibi protein içeren bir yiyecek ilave ederek ara öğünü kuvvetlendirebilirsiniz.
Diyabetliler genellikle ara öğün saatinde evde olmadıklar için bir şey yiyemediklerinden yakınırlar. Ara öğünler için hazırlıklı olmayı unutmayın.. Yanınızda-çantanızda, arabanızda, işyerinde masanızın çekmecesinde-daima yiyebileceğiniz uygun yiyecekler bulundurun.
Hangi Yiyecekleri Miktarını Kısıtlamadan Yiyebilirim?
Vücudunuz için gerekli olan yiyeceklerin zaman ve miktar olarak belirli bir denge içinde alınması hiperglisemi ve hipoglisemiyi önleyerek, kan şekeri kontrolünü sağlayacak kan şekerinin kontrol altına alınması da kısa ve uzun dönemde gelişebilecek komplikasyonları önleyecek veya geçiktirecektir.
Yağsız sütün içindeki yağ mıktarı azdır ancak kalorisi vardır. Diyet ürünlerinde şeker olmayabilir ancak içinde bulunan un, yağ veya meyve şekeri kan şekeri ve kan yağlarının kontrol altına alınması için uygun olmayabilir. Eğer yediğiniz yiyeceğin porsiyonunu kontrol edebilirseniz sevdiğiniz bir çok yiyecek dahil olmak üzere çeşitli yiyecekleri yiyebilirsiniz.
Şeker ve Şeker İçeren yiyecekler Yenilebilir mi?
Şeker ve şeker içeren yiyecekler vücuda enerji verir ancak bu tür yiyeceklerin yenilmesi kan şekeri kontrolünü bozar. Sofra şekeri, reçel, bal, marmelat,pekmez, hazır meyve suları, pasta, kek, tatlı, şekerli bisküvit, çikolata, helva gibi yiyeceklerin içindeki karbonhidrat basit karbonhidratdır yani kan şekerini hızlı bir şekilde yükseltirler. Ayrıca başta diş çürüklüğü olmak üzere, şişmanlık, kalp hastalığı, barsak hastalıkları gibi bir çok sağlık sorununun oluşmasına neden olurlar.
Vücudun ihtiyacı olan enerjiyi kompleks karbonhidratlardan karşılayarak kan şekerinin daha geç ve daha yavaş yükselmesini sağlayabilirsiniz.Yediğimiz sebze, meyve, ekmek, pilav, makarna, çorba, kuru baklagiller gibi çeşitli yiyeceklerin içindeki karbonhidratlar yani kompleks karbonhidratlar, vücudumuzda şekere yani glikoza dönüşür. Ancak bu yiyeceklerin içindeki karbonhidratların şekere parçalanma hızı yavaş olduğundan kan şekerini daha geç ve daha yavaş yükseltirler.
Alışveriş yaparken almayı düşündüğünüz yiyeceğin ambalajında bulunan ‘içindekiler’ kısmını mutlaka okuyunuz. İçinde glikoz, sukroz, şeker bulunan yiyecekleri satın almadan önce marka ve çeşit olarak not ediniz ve sizin için uygun olup olmadığını öğrenmek için mutlaka diyetisyeninize danışınız.
Sağlıklı Beslenmek İçin Hangi Yiyeceklerin Yenilmesi Gerekir?
Diyabeti olan bir çok kişi beslenme planını uygulamak için aile ile yemek yeme zamanını ve birlikte yedikleri yemek çeşidini değiştirmekte, kendisi için ayrı yemek hazırlamaktadır. Oysa günümüzde diyabeti ve diyabeti olmayan bireylere önerilen sağlıklı beslenme prensipleri farklı değildir. Diyabet, bireyin temel besin öğelerine olan gereksinim düzeylerini etkilemez. Beslenme planı ile; bireysel özelliklere göre değişen enerji ve besin öğesi ihtiyacının yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayacak şekilde, çeşitli yiyeceklerden karşılanması sağlanır.
Diyabeti olmayan bir kişinin de rafine şeker tüketimini kısıtlaması, doymuş yağ ve kolesterolden zengin olan et, süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi yiyecekleri belirli bir miktarda tüketmesi, az az ve sık sık yemek yemesi gerekmektedir. Sağlıklı beslenme için aşağıdaki besin öğelerini içeren yiyeceklerin yeterli miktarlarda ve öğün içinde dengeli bir şekilde alınması gerekmektedir.
Yağ (yağ ve et, yumurta, peynir, süt, yoğurt gibi yağ içeren yiyecekler)
Vitamin ve Mineral (sebze ve meyveler başta olmak üzere tüm yiyecekler)
Posa (sebze, meyve, tam taneli tahıllar)
Öğün Planı Nasıl Yapılabilir?
Çoğu kişi diyabet tedavisini en zor kısmının öğün planı yapmak olduğu konusunda hemfikirdir. Yılın 365 günü, hergün düzenli olarak belirli zamanlarda, ölçülü miktarlarda yemek yemek gerçekten zordur. Ancak günümüzda kan şekeri kontrolünün sağlanması için verilen sağlıklı beslenme önerileri katı kuralların, belirli kalori hesabına dayalı daha önceden basılarak hazırlanmış diyet listelerinin uygulanmasından ziyade yaşam tarzı değişikliklerini temel almaktadır.
Yaşam tarzınızda yapacağınız değişikliklerinin en önemlisi mevcut beslenme alışkanlıklarınızın sağlıklı beslenmenizi sağlayacak şekilde değişmesidir. Bu değişiklikleri başlatmanın temelinde ise bilinçli bir yiyecek seçimi ve mutfak alışverişi yer alır. Çünkü evinize aldığınız veya dışarıda yemek yerken seçmiş olduğunuz yiyeceklerin sağlıklı beslenmeniz için uygun yiyecekler olmaması durumunda kan şekeri kontrolünün sağlanması zorlaşır.
Haftalık veya günlük beslenme planınınızı yapmak, alışveriş için markete gittiğinizde size kolaylık sağlayacaktır. Gereksiniminiz olan yiyecekleri içeren bir alışveriş listesi yapınız ve ihtiyacınız olan miktarlar belirleyiniz. Bu listede aşağıdaki beslenme piramidinde yer alan yiyecek gruplarının herbirinden bulunması gerektiğini unutmayınız.
Diyabet Beslenme Piramidi’ size öğünlerinizi planlamada kolaylık sağlayan görsel bir methottur. Bu piramidte yer alan yiyecekler 6 grupta toplanmıştır. ‘Tahıllar, Kurubaklagiller ve Nişastalı Yiyecekler’ grubu piramidin temelini oluşturmakta ve en geniş bölümünü kapsamaktadır. Bu bölümde yer alan ekmek çeşitleri, tahıllar, kurubaklagiller, pirinç, patates gibi nişastalı yiyecekler bir öğünde yenilmesi gereken temel yiyeceklerdir. Sağlıklı bir beslenme planı içinde 1 porsiyonu 1 ince dilim ekmek veya 1 orta boy patates veya 2-3 kaşık pilav olarak belirtilen bu grubtan 6 veya daha fazla porsiyon yenilmesi gerekmektedir .
‘Sebze ve Meyve’ grubu piramidin ikinci basamağını oluştururlar. Bu gruplar posa, vitamin ve mineral kaynağıdır. Bununla birlikte farklı sebzelerin ve meyvelerin içerdiği vitamin ve minerallerde farklıdır. Ispanak gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler kalsiyum minerali ve K vitamini için iyi bir kaynak iken , havuç gibi sarı renkli sebzeler A vitamininden zengindir. Çoğu meyve ise A , C vitamini ile potasyum, magnezyum ve bakır gibi mineraller için mükemmel bir kaynaktır. Kişisel özelliklere göre değişmekle birlikte günlük beslenme planında 3-5 porsiyon sebze ve 3-4 porsiyon meyve yenilmelidir. Porsiyon ölçüleri için değişim listelerinden faydalanabilirsiniz.
Piramidin üçüncü basamağında ‘Süt, Yoğurt’ grubu ile et, balık, tavuk, yumurta ve peynir gibi hayvansal yiyecekleri içeren ‘Et’ grubu yer alır. Diyabet Beslenme Piramidi, bu iki grubun her birinden 2-3 porsiyon yenilmesini önermektedir. Özellikle kalsiyumdan zengin olan süt grubunda 1 bardak süt veya yoğurt 1 porsiyon olarak tanımlanmaktadır. ‘Süt, Yoğurt’ grubu ve ‘Et’ grubu proteinden zengindir ve sağlıklı bir beslenme planında günlük enerjinin %10-20’sinin proteinlerden sağlanması gerekmektedir. Bununla birlikte her iki gruptaki yiyeceklerin kolesterol, kalori ve özellikle doymuş yağ olmak üzere yağ içeriği fazladır. Bu nedenle de piramidin üçüncü basamağındadır ve kendisinden önceki diğer gruplara oranla daha az bir yer kaplamaktadır. Düşük yağlı veya yağsız süt ürünleri, yağsız et, derisiz tavuk etinin tercih edilmesi şüphesizki bu grubun içerdiği toplam yağın , doymuş yağın ve kalorinin azalmasını sağlayacaktır. 1 porsiyon ‘Et’ grubu 60-90 gr pişmiş et, tavuk, balık veya peynirden birini içerir ve bir gün içinde bu gruptan 2-3 porsiyon yenilmesi önerilir.
Piramidin tepesine tırmandığımızda burada yer alan ‘Yağlar, Şeker ve Şekerli yiyecekler ile Alkollü İçecekler’ grubunun çok az bir bölüm kapladığını görürüz. Bu da bize, bu yiyeceklerin sağlıklı bir beslenme planı içinde ki yerlerinin ne kadar az olduğunu göstermektedir. Bu grup için önerilen porsiyon ölçüsü yoktur çünkü grup içinde yer alan yiyecekler (yağ, şeker) ve alkollü içecekler sağlıklı bir beslenme planına katkıda bulunacak herhangi bir besin öğesini içermezler. Ancak bu grup içinde yer alan yiyeceklerden yağlar için 1 tatlı kaşığı yağ veya 5-6 adet fındık içi, şeker ve şekerli yiyecekler için 2 adet şekerli bisküvi veya 1top dondurma 1 porsiyona örnek olarak verilebilir. Eğer bu grupta yer alan alkollü içkilerden birini içmek istiyorsanız öncelikle alkolün kan şekerinizi nasıl etkilediğini öğrenmenizi öneririz.
‘Diyabet Beslenme Piramidi’den Nasıl Faydalanılır?
Kahvaltı: Bir çay bardağı süt- Süt grubu
30 gr az yağlı beyaz peynir- Et grubu
2 ince dilim ekmek- Tahıllar, Kurubaklagiller ve Nişastalı Yiyecekler grubu
1 orta boy domates- Sebze grubu
Öğlen yemeği: 2 adet köfte (60 gr)- ‘Et’ grubu
Zeytinyağlı fasulye- ‘Sebze’ grubu+ ‘‘Yağlar, Şeker ve Şekerli Yiyecekler ile Alkollü İçecekler’ grubu
2-3 kaşık makarna- ‘Tahıllar, Kurubaklagiller ve Nişastalı Yiyecekler’ grubu+‘Yağlar, Şeker ve Şekerli Yiyecekler ile Alkollü İçecekler’ grubu
1 dilim kepekli ekmek- ‘Tahıllar, Kurubaklagiller ve Nişastalı Yiyecekler’ grubu
1 bardak ayran- ‘Süt-Yoğurt’ grubu
Akşam yemeği: Mercimek çorba- ‘Tahıllar, Kurubaklagiller ve Nişastalı Yiyecekler’ grubu+‘Yağlar, Şeker ve Şekerli yiyecekler ile Alkollü İiçecekler’
Kıymalı Ispanak- ‘Et’ grubu+ ‘Sebze’ grubu
1 çay bardağı yoğurt-‘Süt-Yoğurt’ grubu
1 orta boy kivi- ‘Meyve’ grubu
1 dilim kepekli ekmek ‘Tahıllar, Kurubaklagiller ve Nişastalı Yiyecekler’ grubu
Örneklerde de gördüğünüz gibi diyabetinizin olması her öğün ve her gün aynı yiyecekleri yemeniz anlamına gelmiyor. Diyabet Beslenme Piramidi ve değişim listelerinden faydalanarak ihtiyacınız olan temel besin öğelerini içeren ancak adı, görünüşü ve tadı farklı olan değişik yiyecekleri ve yemekleri yiyebilirsiniz. Örneğin 1 tabak kıymalı ıspanak yerine 1 küçük boy etli biber dolma veya 1 bardak süt ve yarım muz yerine evde hazırlanmış meyveli yoğurt yenilebilir.
Öğün planlaması konusunda bilgi almak ve uygulamalarda başarılı olmak için diyabet tedavisi konusunda deneyimli bir diyetisyenle (diyabet diyetisyeni) birlikte çalışmaya gereksiniminiz olacaktır. Diyabet diyetisyeninizle birlikte öğün ve ara öğünlerinizi size uygun olacak şekilde planlayabilir, beslenme alışkanlıklarınızda gerekli olan davranış değişiklikleri konusunda bilgi alabilirsiniz. Yaşadığınız yerde danışabileceğiniz bir diyet uzmanı yok ise Türkiye Diyetisyenler Derneğinden, çevrenizdeki en yakın diyet uzmanının yerini ve telefonunu öğrenebilirsiniz.
Diyet ve Diyabet ile İlişkili Gerçek Nedir?
İyi bir kan şekeri kontrolü sağlamak diyabet tedavisinde öncelikli hedeftir Kan şekerinin mümkün olduğunca normale yakın düzeylerde olması kalp hastalığı, inme, böbrek ve göz hastalığı, sinir hasarı gibi diyabetle ilişkili komplikasyonlarının gelişme riskini azaltılabilir.
Amerikan Diyabet Birliği Beslenme komitesi tarafından 1994 ilkbaharında yayınlanan yeni beslenme ilkelerinde, ‘Diyabetik Diyet’ yerine ‘Diyabette Tıbbi Beslenme Tedavisi’ nin kullanılması gerektiği ayrıca diyabetli bireylerin dengeli bir öğün planı içinde yer alan karbonhidratı şeker içeren bir besinle yer değiştirerek kullanabileceği bildirilmiştir.Aynı komitenin Mayıs 1994 de, Diabetes Care’de yayınlanan makalesinde ‘ basit şeker nişastaya kıyasla daha hızlı sindirilir ve emilir, bu nedenlede kan şekerini yükseltir’ şeklindeki teoriyi destekleyen bilimsel kanıtların yeterli olmadığı ifade edilmiştir. Peki bu yayının verdiği önerilerin diyabetli bireyler için anlamı nedir?
Günümüzde, bu bilgiler ışığında diyabetli bireyin toplam tükettiği karbonhidrat miktarının önemi üzerinde durulmakta, tıbbi beslenme tedavisinde öğün planlaması için karbonhidrat sayımı yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntemle, diyabetli birey diyetisyeninden, ana ve ara öğünlerde ne miktarda karbonhidrat tüketmesi gerektiğine dair bilgi ve eğitim almakta ve tüketeceği karbonhidrat miktarına gore besin seçimini kendisi yapmaktadır. İnsülin tedavisi alan diyabetliler konuyla ilişkili yeterli beslenme eğitimini alarak, öğün öncesi tüketeceği karbonhidrat miktarını belirler ve yapacağı insulin dozunu tüketeceği karbonhidrat miktarına uygun olarak kendisi ayarlar. Evde yapacaği kan şeker ölçümleri ile aldığı karbonhidratın ve uyguladığı insulin dozunun kan şekeri üzerindeki etkisini izleme olanağını bulur.
Kilolu veya obez olan diyabetlilerde ağırlık kaybının sağlanması hedeflenir. Bu nedenle kilolu ve obez bireylerin karbonhidrat sayımı yanında yağ sayımının yapması da önemlidir. Ayrıca diyabetli bireylerde sıklıkla yüksek kan yağları ve kolesterol düzeyleri sorunu da görülebilmektedir. Kilo sorunu olmasa bile kan yağları ve kan kolesterol düzeyi yüksek olan diyabetlilerin de öğün veya gün içinde yağ sayımı yapmaları gerekmektedir.
Ne Kadar Karbonhidrat Tüketilmeliyim?
· Vücut ağırlığı/boy uzunluğu
· Ne zaman ve ne sürede egzersiz yapıldığı
· Diyabetinizle ilişkili aldığınız medical tedavi ve kullandığınız ilaç veya insülinin etki süreleri
· Vücut ağırlığı hedefi
· Yaş
· Kolesterol, trigliserid, mikroalbümin ve Hemoglobin A1c ile ilişkili kan değerleri
· Kişisel tercihler
· Diğer medikal konular
· Kültürel geçmiş ve yaşam tarzı
Yıllar once diyabet tedavisinin önemli bir bölümünü oluşturan beslenme konusunda diyabetlilere kendi planını kendin yap şeklinde bir yaklaşım dile getirilmezdi. Oysa günümüzde diyabetlilere öğün planı ile ilişkili bir bütçe verilmekte ve bu bütçeyi kendi istekleri doğrultusunda harcaması istenmektedir. Örneğin öğlen yemeğinde öğün bütçesinden 60 gram karbonhidrat harcaması gereken bir diyabetli bu miktarı 1 gözleme yiyerek veya 1kepçe çorba, 2 dilim ekmek ve 1 küçük boy muz yiyerek de harcayabilmektedir. Seçim tamamen kendisine aittir.
Diyabetlilerin de diyabetli olmayanlar gibi sağlıklı bir yaşam sürmeleri için dengeli beslenmeleri gerekmektedir. Diyabetli bir bireyde diyabetli olmayan ve dengeli beslenen bir kişinin yaptığı gibi istediğini yiyebilir. Bunun için diyetisyeni ile birlikte çalışmalı, karbonhidrat sayımı ve yağ sayımı veya her ikisi ya da değişim listeleri ile ilişkili gerekli bilgiyi, uygun eğitimi ve desteği almalıdır.
Posa (Lif) Nedir?
1- Buğday kepeği, hemiselüloz, liğnin gibi suda erimeyen ve sindirilemeyen posalar yiyeceklerin bağırsak kanalına geçişini ve bağırsak hareketlerini hızlandırır.
2- Suda eriyebilen posa; elma, greyfurt, limon, portakal, yulaf kepeği, kuru baklagiller ve birçok sebze ile guargum ve kanyak bitkisi suda eriyebilen posa içerir. Posanın bu türü mide boşalmasını geciktirir, karbonhidratların sindirimini yavaşlatarak glisemi yükselmelerini önler, bağırsak çalışmasını düzenler-kabızlığı önler. Suda eriyebilen posa yüksek kan kolesterol ve trigliserid düzeylerinin düşmesinde de yardımcıdır.
Beslenmemizde Posa Içeriğini Arttırmak Için Ne Yapmalıyız?
Posa Kan Şekeri Düzeyini Nasıl Etkiliyor?
karbonhidratdır. Posanın kan şekeri üzerinde olumlu veya olumsuz bir etkisi var mıdır? Bu sorunun yanıtı çeşitli çalışmalarla araştırılmıştır. Yanıt şöyledir:
1- Posanın kan şekeri üzerine olumsuz etkisi yoktur, çünkü vücutta diğer karbonhidratlar gibi parçalanmaz.
2- Elma veya tam taneli tahıldan yapılmış ekmek içindeki posanın kan şekerine etkisi yoktur, kalori vermez. Bu nedenle, öğün planlamasında karbonhidrat sayımını kullananlara tüketilecek besinin içindeki posa miktarının toplam karbonhidrat miktarından çıkarılması önerilir.
Mademki posa kalori vermez, o zaman niçin bize posa almamız önerilir?
Posanın iki tipi vardır:
1- Suda çözünen posa,
2- Suda çözünmeyen posa. Suda çözünmeyen posa barsak çalışmasını düzenler. Buğday kepeği bu tip bir posadır. Suda çözünen posa ise fazla miktarda tüketildiğinde kan kolesterol düzeylerini düşürür, kan şekeri kontrolünü sağlar. Yulaf bu tip posa için iyi bir örnektir.
Posadan zengin beslenmek diyabeti olanlar veya olmayanlar için oldukça faydalıdır. Bir günde ortalama olarak 20-35 gram posa tüketilmesi gerekir. New England Journal of Medicine’da yayınlanmış bir çalışmada , 50 gram posa (özellikle suda çözünen posa) tüketenlerde kan şekeri kontrolünün bu düzeyden daha az posa tüketenlere kıyasla daha iyi sağlandığı belirtilmiştir.
Posanın bir diğer faydası tokluk hissi oluşturmasıdır.
Tam taneli tahıllar, meyve ve sebzeler ile kurubaklagiller posa yönünden zengin besinlerdir. Günlük beslenmenizde posa miktarını artırmak için sebze ve meyveleri kabuğu ile yemeli, tam taneli tahıldan yapılmış ekmek tüketmeye dikkat etmelisiniz. Beslenmenizde posa miktarını arttırdığınızda konstripasyondan (kabızlık) sakınmak için günde 6-8 bardak su içilmesi gerekir.
İdeal Vücut Ağırlığımı Nasıl Saptayabilirim?
Arzu edilir vücut ağırlığını saptamak için ise öncelikle beden kütle indeksi’nin (BKİ) saptanması gerekir. BKİ vucut ağırlığının boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesi ile bulunur. Formülü, BKİ = Vücut Ağırlığı (kg)/Boy uzunluğu(m2) dir. Sizde boy uzunluğunuzu ve vücut ağırlığınızı ölçerek BKİ’inizi hesaplayabilirsiniz.
BKİ’ niz ; 20’den az ise zayıf
20-24.9 ise normal ağırlıktasınız
25-29.9 ise kilolusunuz
30-40 ise şişmansınız
40> ise çok şişmansınız
Örneğin. Boy uzunluğu 155cm, vücut ağırlı 64 kilo olan bir kişinin BKİ= 64¸ 1.55x1.55=26.6 dır. Yukarıdaki tablo göz önüne alındığında bu kişi vücut ağırlığına göre kilolu yani hafif şişman olarak tanımlanır. BKİ’nin 20 olması için yaklaşık olarak 48 kilo, 24.9 olması için ise yaklaşık olarak 60 kg olması gerekir diğer bir ifade ile bu kişi için arzu edilir ağırlık vücut yapısına göre değişmekle birlikte 48-60kg arasındaki herhangi bir kilo olabilir. Ortalama olarak 54 kilo kabul edilebilir.
Arzu edilir vücut ağırlığınızı boy uzunluğun - 100 formülü ilede hesaplayabilirsiniz ama bu yöntemle vücut ağırlığınıza göre şişman olup olmadığınızı saptayamazsınız. Örnek: Boy uzunluğu 155 cm. Arzu edilen vücut ağırlığı 155-100=55 kg olmalıdır.
Şişmanım, Kilo Vermem Diyabetimi Nasıl Etkiler?
Diyabetlinin vücut ağırlığı, olması gereken ideal ağırlıkta olmalıdır. Beslenme planınız, zayıfsanız kilo alarak, şişmansanız kilo vererek arzu edilen ağırlığa ulaşacağınız veya ideal ağırlığınızı koruyacağınız bir şekilde düzenlenmelidir.
Haftada Kaç Kilo Vermem Uygun Olur?
Bir haftada yarım kilo vererek sağlığınızı koruyabilirsiniz. Daha fazla kilo vermek vücudunuzu ihtiyacınız olan besinlerden yoksun bırakmanız demektir.Genellikle kural şudur: kilo alma süresi kilo verme süresine eşittir. Yani fazla kilolarınıza ne kadar sürede ulaştıysanız, o süre içinde de onlardan kurtulacaksınızdır. Bu hızda verilen kiloların tekrar alınma riski azdır. Aksi uygulamalarda kısa bir süre sonra verdiğiniz kiloyu tekrar alırsınız.
Kilo Vermek İçin Gayret Ediyorum Ama Yine De Başaramıyorum. Nerede Yanlış Yapıyorum?
Şişmansanız ve diyabetinizi kontrol altına almak için fazla kilolarınızdan kurtulmakta karalıysanız;
· Ulaşmak istediğiniz hedef kiloyu bir kağıda yazın ve gün boyunca görebileceğiniz bir yere koyun.
· Sonuça ulaşmak için göstereceğiniz çabayı izleyecek kadar size yakın olan doktorunuz, diyetisyeniniz veya bir arkadaşınızla hedefinizi, paylaşın.
· Gazete ve dergilerde okuduğunuz diyet listelerini uygulamak yerine kendi kişisel öğün planınızı geliştirin. Size uygun olabileceğini düşündüğünüz planı diyetisyeninizle paylaşın ve desteğini isteyin.
· Fiziksel aktivite düzeyinizi arttırın. Daha fazla yürüyün, asansör yerine merdiven kullanın.
· Çevrenizdekilerden - ailenizden, arkadaşlarınızdan- hedefinize ulaşmak için destek alın.
· Günlük sorunlardan uzaklaşmak için fazla yemek yemek yerine başka çözümler bulun. Konuşun, yürüyün veya spor yapın.
· Günlük küçük önlemler alın. Örneğin işyerinde dışarda yemenizi önleyecek bir öğlen yemeğini evde hazırlayarak, yanınızda götürün.
· Kan şekerinizi, fiziksel aktivite düzeyinizi ve yediğiniz yiyecekleri sıklıkla kaydederek, diyetisyeninize danışın.
· Hergün tartılmayın. Haftada bir aynı kıyafetlerle aynı tartıda kilonuzu kontrol edin.
· Başaracağınıza inanın. Başardıktan sonra daha sağlıklı olacağınızdan emin olun.
Tüm çabalarınıza rağman hefefinize ulaşamazsanız, kendinize şu soruları sorun.
· Yanlış bir hedef mi belirledim? Unutmayın büyük işler küçük adımlarla başarılır.
· Fiziksel aktivitemi artırabilirmiyim?
· Diyet gıdaları fazla miktarda kullandım mı? Diyet gıdaları şeker içermese de un ve yağ içerdiğini unutmayın.
· Servis veya porsiyon ölçüm fazla mı?
Tekrar deneyin. Başaracaksınız.
Fiziksel Aktivitemi Nasıl Artırabilirim?
Bir egzersiz proğramına başlamadan önce yapmayı planladığınız egzersiz çeşidi ve süresi ile ilişkili olarak mutlaka doktorunuza danışmanız gerekmektedir. Farkına varmadığınız bir kalp-damar veya böbrek hastalığı, sürekli ve ağır bir egzersiz proğramı esnasında size sorun çıkarabilir. Retinopati ve nefropati gibi komplikasyonları olan diyabetlilere egzersiz önerilmez. Hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, akçiğer, damar sistemi hastalıklarınız varsa pasif egzersizler yapabilirsiniz.
Yemeklerden 3 saat sonra veya öğünden önce yapılan egzersizin hipoglisemi oluşturma riski vardır. Egzersizin öğünlerden 1-2 saat sonra yapılması hipoglisemi riskini uzaklaştırır ve postprandial (yemek sonrası) kan şekeri yüksekliğini önler.
Egzersize başlamadan önceki kan şekeri düzeyi 100 mg/dl'nin altında veya 240 mg/dl'nin üstünde olmamalıdır. Kan şekeriniz 100 mg/dl'nin altında iken egzersiz yapmanızın hipoglisemi oluşturma riski vardır. Kan şekeriniz 240 mg/dl'nin üstünde iken egzersiz yaparsanız kan şekeriniz daha çok yükselir ve keton cisimler artar.
Vücudun belirli bir bölgesini çalıştırmaya yönelik egzersizler yerine tüm vücudu çalıştıran egzersiz tipleri tercih edilmelidir. (vücut geliştirme yerine yürüme, koşma, yüzme gibi)
Fiziksel aktivitenizi arttırmak için;
· Asansör yerine merdiven kullanın.
· Arabanızı gideceğiniz yerden uzağa park ederek yürüyün.
· Yürüyerek gidebileceğiniz mesafelerde araba kullanmayın.
· Alışverişinizi size en yakın olan yerden yapmak yerine daha uzak olan bir tanesinden yaparak , otobüse bir durak sonra binerek veya otobüsten bir durak önce inerek yürüyüş sürenizi uzatın.
· Haftanın 3-4 günü düzenli olarak yürümek için egzersiz planı yapın.
Hipoglisemiyi Nasıl Tedavi Edebilirim?
Kan şekerinin 50 mg/dl’nin altına düşmesine hipoglisemi denir. Gereğinden fazla insülin veya oral antidiyabetik (sülfonilüre) kullanılması, yemekleri ve ara öğünlerin gereken zamanda ve miktarda alınmaması, her zamankinden fazla egzersiz yapılması ve alkollü içki içilmesi hipoglisemi oluşmasına neden olur.
Hipoglisemi olduğunda baş ağrısı,titreme, terleme, yorgunluk, çarpıntı hissi, bulanık görme, açlık hissi, sinirlilik, dikkat dağılması gibi belirtilerin genellikle 2, 3 veya 4 tanesini birlikte hissedersiniz. Bu belirtilerden sadece birini hissediyor olmanız hipoglisemide olduğunuzu göstermez.
Yukarıdaki hipoglisemi belirtilerini hissettiğinizde hemen bir bardak meyve suyu (şekerli) veya 3-4 adet küçük kesme şeker veya 2-3 adet büyük kesme şeker gibi 15 g basit karbonhidrat içeren bir yiyecek almalısınız. 10- 15 dakika içinde belirtilerin şiddeti azalmaya başlayacaktır. Bu süre içinde aktivitenizi kısıtlayın ve mümkünse yanınızdakilere kan şekerinizin düştüğünü söyleyin.
Hipoglisemi tedavisi için çikolata, pasta, dondurma gibi şekerli yiyecekleri yemenizi uygun bir seçim değildir. Bu yiyeceklerin içinde bulunan protein ve/veya yağ kan şekerinizin hızlı bir şekilde yükselmesini önleyerek, hipoglisemi tablosunun ağırlaşmasına neden olur.
Hipoglisemi bulunduğunuz her yerde olabilir bu nedenle çantanızda, çalışma masanızın çekmecesinde , arabanızda, cebinizde kesme şeker veya glikoz tablet bulundurmayı ihmal etmemelisiniz. Okul veya iş arkadaşlarınızı, çevrenizdeki yakınlarınızı hipoglisemi belirtileri ve tedavisi konusunda bilgilendirmenizde de fayda vardır.
İstediğim Yapay Tatlandırıcıyı Kullanabilir Miyim?
Yapay tatlandırıcılar, sakarin kullanmaması gereken hamile ve emzikli kadınlar ve aspartam kullanmaması gereken fenilketonürili kişiler dışındaki herkes için uygundur.
Şeker tadı veren ancak şekerin verdiği kadar enerjiyi vermeyen tatlandırıcılar iki gruba ayrılır.
a-Enerji değeri olan tatlandırıcılar: Fruktoz, sorbito, mannitol , ksilitol.
Fazla miktarda fruktoz alınması vücuttaki yağları arttırır. Birçok diyet ürününde bulunan sorbitolün fazla miktarlarda alınması (günde yaklaşık 30 gr )ise isale neden olur.
b-Enerji değeri olmayan tatlandırıcılar:
· Aspartam (Canderal, Sanpa, Diyet tad, Nutra tad, Aspartil, Sweet’N Low, Nutra sweet))
· Acesulfame- K, (Sweet’N Low)
· Sakarin (Sakarin, Hermesetas, Dulcaryl, Tadalin, Scheekoppe, Sussli)
· Siklamat (Dulcaryl, Tadalin, Scheekoppe, Sussli)
Aspartamla Ilişkili Olarak Internette Çıkan Haberin Doğrusu Nedir?
Bilimin öne sürdüğü veriler doğrultusunda, aspartamla ilişkili haberde yazılan belirtilerin gösterildiği herhangi bir klinik çalışma mevcut değildir.
Aspartam, aspartik asit ve fenilalanin metil esteri olarak isimlendirilen 2 amino asitten oluşmuştur. Amino asitler ve metil esterler doğal olarak süt, meyve, sebze gibi besinlerde de bulunmaktadır. Besinlerden veya aspartamdan alınsa da amino asitlerin vücutta kullanılma şekli aynıdır.
Ancak aspartamın içerdiği fenilalanın ‘fenilketonüri (PKU)’olarak bilinen genetic hastalıkta metabolize edilmez. Bu nedenle fenilketonürisi olan bireyler aspartamda dahil olmak üzere fenilalanin içeren besinler konusunda dikkatli olmalıdır.
İnternetle yayılan haberde özellikle diyabetliler için tehlikeli olduğu bildirilmiştir. Aspartam uygun miktarlarda kullanıldığında enerji değeri olmayan, kan şekeri düzeylerini etkilemeyen veya ağırlık artışına yol açmayan bir tatlandırıcıdır. Mevcut bilimsel çalışma verilerine gore aspartam içeren ürünlerin sağlık üzerine olumsuz etkisi yoktur.
1 bardak süt içinde nutrasweet (aspartam) ile tatlandırılmış 1 bardak sodaya kıyasla 6 kat fazla fenilalanin, 13 kat fazla aspartik asit vardır. 1 bardak meyve veya domates suyu ise yine aspartam ile tatlandırılmış 1 bardak sodaya kıyasla 3-5 kat fazla methanol içerir.
Diyet Veya Diyabetik Gıdalaları Yiyebilir miyim?
İçinde yağ, un olmayan ve fruktoz, sorbitol gibi enerji değeri olan tatlandırıcılar bulunmayan antidiyabetik içecek ya da yiyecekler diyabetli kişiler tarafından kullanılabilir. Ancak fruktoz ve sorbitol içeren diyet ürünler ile içeriğinde yağ ve un olan ürünler (diyet çikolata, diyet pasta, diyet kurabiye vb.), bir diyetisyene danışmadan kullanılmamalıdır.
Diyet ürünleri yeterli ve dengeli beslenmeye katkıda bulunabilecek ürünler değildir ve ayrıca diyet olmayan benzerlerine kıyasla daha fazla yağ ve enerji içerirler. Üstelik ekonomikte değillerdir.
Evde kendi tatlandırıcınız ile veya Aspartam ve/veya Asesülfam K içeren tatlandırıcıların toz formu ile reçel, kek, pasta, komposto, muhallebi aşure hazırlayabilirirsiniz. Tatlandırıcılar (özelliklede tablet olarak kullanılan tatlandırıcılar) ateş ile direkt olarak temas ettirilmemelidir , bunun için yiyeceğin içine koyacağınız tatlandırıcıyı, pişen yiyeceği ateşten aldıktan sonra ılık iken koyunuz ve eritiniz.
Alkollü İçki İçebilir miyim?
Açkarnına alınan alkol ciddi hipoglisemilere yol açar, bu nedenle diabetlilerin aç karnına alkollü içki içmemeleri gerekmektedir.
Alkol ve alkol ile birlikte yenilen yiyeceklerin miktarının artması hiperglisemiye neden olabilir. Bu nedenle glisemi kontrolü kötü olan diyabetlilerin alkollü içki içmemeleri gerekir.
Glisemi kontrolü sağlayan diyabetliler, alkollü içki içmek isterlerse 1 kadeh beyaz veya kırmızı şarap veya 1 bardak alkolsüz bira veya %80 sulandırılmış viski veya rakı kullanabilirler. Doktorunuza danışmadan alkollü içki içmeyin.
Hergün Aynı Yiyecekleri Yersem Kan Şekerimi Kontrol Altına Almam Daha Kolay Olmaz Mı?
Sağlıklı beslenmek için hergün çeşitli yiyecekler yemek gereklidir. Öğünlerden 1,5 saat sonra kan şekerinizi ölçerek farklı yiyeceklerin kan şekerinizi nasıl etkilediğini öğrenebilirsiniz.
Kalori Hesabı Yaparak Kan Şekerimi Kontrolünü Sağlayabilir miyim?
Çeşitli Bitkilerin Veya Baharatların Kan Şekerini Düşürdüğü Doğru mu?
Gerek Türkiye’de gerek ise dünyanın çeşitli ülkelerinde bu tür yanlış uygulamalar sonucu hayatını kaybeden insanlar vardır.
Sağlık ekibinizin dialoga açık olduğunu unutmayın. Eğer çocuğunuza veya kendinize diyabet ekibinizin önerdiğinden farklı bir tedavi uygulamayı düşünüyorsanız bunu mutlaka danışın.
Yemeklerimi Her Zaman Evde mi Yemem Gerekiyor?
· Dışarda yiyeceğiniz yemeğin saatini yemek saatlerinizi göz önüne alarak ayarlayınız. Bu davranışınız hipogliseminin önlenmesi için önemlidir. Eğer menüden sipariş vereceğiniz yemeğin içindekileri veya porsiyon ölçüsünü bilmiyorsanız sormaktan çekinmeyiniz. Siparişinizi verirken beslenme planınıza uygun porsiyonlarda olmasına dikkat ediniz.
Fast food olarak alınan çoğu menü yağ, kolesterol , tuzdan zengin ancak posa, vitamin ve mineral yönünden yetersizdir. Bu nedenle düzenli olarak hergün yenilmeleri önerilmez. Fast food restorantlarındaki çoğu yiyecek ekmek,et ve yağ kombinasyonuyla oluşturulmuştur. Öğnünüzde önerilen yiyecek gruplarını karşılayacak düzeyde uygun bir seçim yaparak öğün planınızda fast food yiyebilirsiniz
Fast food olarak seçtiğimiz yiyeceklerin çoğunun doymuş yağ, kolesterol, tuz ve özelliklede enerji yoğunluğu açısından zengin yiyecekler olduğunu unutmayın. . 1 adet Hamburger ile 260 kalori, 1 adet peynirli burger ile 360 kalori, 1 porsiyon küçük boy patates kızarması ile 210 kalori değerinde enerji alırsınız. Fast food olarak geleneksel türk mutfağının yiyeceği olan Lahmacun’un 1 adeti ise 220-260 kalori içermektedir.
Yolculukta Veya Tatilde Nelere Dikkat Etmeliyim?
Tatil fiziksel aktivitenizin artmasına veya azalmasına neden olabileceği gibi, öğün saatlerinizde ve yiyecek çeşidinizde değişiklik yapmanızı gerektirebilir. Yolculuk ve tatil proğramı öncesinde doktorunuzdan ve diyetisyeninizden değişiklikler konusunda bilgi almayı ihmal etmeyin.
Yolculuğa çıkarken
· Yedek insülin ve ilaç alın
· Yedek insülin kalemi ve enjektör alın
· Test çubuklarını ve ölçüm aletini almayı unutmayın
· Yedek insülin kalemi ve enjektör alın
· Diyabetli olduğunuzu belirten kimlik kartınızı yanınızda bulundurun
· Glikoz tablet, çay şekeri, meyve suyu ve Glucagon almayı ihmal etmeyin
· Diyabet ekibinizin telefon ve fax numaralarını kaydedin.
Diyabette Beslenme Planlaması Nedir?
Diyabette beslenme planlaması şu konuları içerir:
Sağlıklı besinler seçmek,
Gerekli miktarda besin almak,
Uygun zamanda yemek.
Beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi ile ilgili temel bilgileri mümkün olduğunca erken öğrenmeniz önemlidir. Bu bilgi sizi, sağlıklı besinler seçip bunları sizin için gerekli miktarlarda ve zamanlarda yemeye hazırlayacaktır. Bunu yaptığınızda, diyabetinizin iyi bir şekilde kontrol altına alınmasında önemli bir yol almış olacaksınız.
Beslenme alışkanlıklarınızın düzenlenmesi için diyetisyeninizle birlikte sevdiğiniz ve sevmediğiniz yiyecekleri, yemeklerinizin nasıl hazırlandığını, yemek yeme saatlerinizi ve yerini konuşunuz. Bu bilgiler yemek planınızın diyabetinizin kontrol altına alınmasını sağlayacak şekilde hazırlanmasına olanak sağlar.
Kendisini iyi ve sağlıklı hissetmek isteyen herkes, dengeli beslenmelidir. Bu, diyabetli olanlar için de, olmayanlar için de geçerli bir kuraldır.
Hangi Yiyeceklerde Şeker Vardır? Şeker Yersem Ne Olur?
Hangi Yiyeceklerde Nişasta Vardır? Nişastalı Yiyecekleri Yerseniz Ne Olur?
Ekmek, pirinç, makarna, patates, un, mısır, mercimek, kuru fasulye, nohut gibi yiyeceklerin içindeki nişasta vücudumuzda glikoza çevrilir, ancak bu tip yiyeceklerin içindeki nişastanın glikoza çevrilmesi yavaş olduğundan, kan şekeriniz daha geç ve daha yavaş yükselir.
Posa içeriği yüksek olan nişastalı yiyecekler (kepekli ekmek, bulgur, kuru baklagiller gibi), düşük posalı nişastalı yiyeceklere göre (beyaz ekmek, patates, pirinç) kan şekerinizin daha geç ve daha yavaş yükselmesini sağlarlar.
Hangi Yiyeceklerde Protein Vardır?
Kırmız et, balık, tavuk, süt, süt ürünleri ve yumurta gibi yiyeceklerde bulunan proteinler vücut dokularınızın gelişmesini ve gerektiğinde onarılmasını sağlar. Proteinler ayrıca enerji elde etmek amacıyla da kullanılabilir.
İyi kontrollü şeker hastalığında günlük protein ihtiyacı yetişkinler için; ideal vücut ağırlığının 0.8, çocuklar için 1.5-3 ile çarpımı ile bulunur. Ancak kan şekerinizin uzun süre kontrollü olmaması böbreklerinizi etkileyebilir. Böyle bir durumda alacağınız protein kısıtlanır.
Hangi Yiyeceklerde Yağ Vardır?
Daha Az Tuz Tüketmek Neden Önemlidir?
Daha Az Yağ, Özellikle Daha Az Hayvansal Yağ Tüketmek Neden Önemlidir?
Kalp Sağlığını Korumak Için Ne Yapmalıyız?
· Etli yemeklere ayrıca yağ eklemeyiniz.
· Yemeklere koyduğunuz yağ miktarını azaltınız, katıyağ yerine sıvıyağ özellikle zeytinyağı kullanınız. Kızartma yerine haşlama ve ızgarayı tercih ediniz.
· Haftada bir veya iki yumurtadan fazlasını yemeyiniz.
· Sakatatları (karaciğer, beyin, böbrek gibi) yemeyiniz.
· Yarım yağlı veya yağsız diyet sütlerini tercih ediniz, diyette bu şekilde azalan yağ miktarını salata veya yemeklere zeytinyağı ilavesi ile karşılayınız.
· Kahvaltıda tereyağı yerine margarin kullanınız ve doymamış yağ asidi içeriği yüksek olan margarinleri tercih ediniz.
· Kuyrukyağı ve iç yağı kesinlikle kullanmayınız.
· Yemekleriniz pişirilirken daha az tuz konulmasını sağlayınız ve tabağınızdaki yemeğin tadına bakmadan tuz ilave etme alışkanlığından vazgeçiniz.
Değişim Listesi Nedir?
Bu listeler enerji ve besin öğeleri değerleri birbirine denk olan besinlerin "değişim" adı altında aynı grupta toplanması ile oluşturulmuştur.
Değişim listelerinde besinler süt, et, ekmek, sebze, meyva, yağ ve kuru baklagiller olmak üzere 7 grupta toplanmıştır. Her bir grupta birbirinin yerine geçebilecek yiyeceklerin adı, pratik ölçüsü ve gram olarak miktarı belirlenmiştir. Günlük enerji ve besin öğeleri gereksiniminize göre, bu gruplardan her gün belirli miktarda besin seçilerek beslenme planınız düzenlenir ve siz her bir grup için kendinize verilen değişim sayısını geçmemek koşuluyla bu listelerden seçim yapabilirsiniz.
İnsülin
İnsülin enjeksiyonu, halk arasında bilinen aksine, sigara ve alkol gibi bağımlılık ve alışkanlık yapmaz. İnsülinin hayat kurtaran bir ilaç olduğunu ve aslında kendimize enjeksiyon yapmakla daha sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli olanı yaptığımızı hatırlamamız bu fikre alışmamızı kolaylaştırabilir.
İnsülin Nedir?
İnsülinin görevini anlayabilmek için öncelikle vücudumuzun, fonksiyonlarını yerine getirmesi için gerekli olan enerjiyi nasıl sağladığını kısaca bilmemiz gerekir.
Yediğimiz besinler sindirime uğradıktan sonra vücudumuzda bulunan enzimler sayesinde şekere parçalanır. Şeker (gukoz) kan akımı ile vücudun tüm bölümlerine taşınır. Vücudumuzun ana besin kaynağı olan şeker, enerji sağlayabilmek için kandan vücut hücrelerinin (kas hücreleri, yağ hücreleri ve karaciğer hücreleri) içine girmelidir. İnsülin, vücudumuzda midenin altında ve arka tarafında bulunan pankreas adındaki organın, beta hücrelerinden salgılanan bir hormondur. Kandaki şekerin kandan ayrılarak hücre içine girmesini sağlar. Böylelikle kandaki şeker düzeyi de yükselmemiş olur.
Diyabetli olmayan bir insanda her gıda alımı sonrası, pankreas alınan besinlerin enerji haline dönüşmesini sağlamak için insülin üretir. Bu demektir ki tüm insanlar insüline bağımlıdır.Diyabetlilerde ise, pankreas yeterli miktarda insülini üretmez veya üretilen insülin hedef hücreler (kas, yağ ve karaciğer hücreleri) tarafından kullanılmaz. Bu durumda vücudumuz için hayati öneme sahip olan insülini dışarıdan vücudumuza sağlamamız gerekmektedir.
İnsülin şu an için, hap ya da tablet şeklinde kullanılamamaktadır. İnsülin bir enjektörle cilt altına enjekte edilmek üzere sıvı halde bulunmaktadır.İnsülin enjeksiyonu, halk arasında bilinen aksine, sigara ve alkol gibi bağımlılık ve alışkanlık yapmaz. İnsülinin hayat kurtaran bir ilaç olduğunu ve aslında kendimize enjeksiyon yapmakla daha sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli olanı yaptığımızı hatırlamamız bu fikre alışmamızı kolaylaştırabilir. İnsülin, diyabet tedavisindeki en önemli araçlardan biridir. Fakat, insülin tek başına kan şekeri düzeyini kontrol edemez. Eğer verilen beslenme tedavi ilkelerine uymaz ve düzenli egzersiz yapmazsanız dünyadaki hiçbir insülin tedavi şeması diyabetinizi kontrol altına alamaz. İnsülin hakkında öğrenebileceğinizin en fazlasını öğrenin. Buna kullandığınız insülinin tipi, etki süresi ve maksimum etki zamanı da dahil olmalıdır. Gıda alımınızı ve egzersiz programınızı, insülinin enjeksiyon zamanı ve dozu ile koordine etmeyi de öğrenmelisiniz.
Kimler İnsülin Enjeksiyonuna İhtiyaç Duyar?
- Tip 1 diyabetliler (insüline bağımlı diyabetliler),
- Ağızdan şeker düşürücü haplarla kan şekeri kontrolü sağlanamayan Tip 2 diyabetliler,
- Hangi tip diyabet olursa olsun, akut metabolik komplikasyon (koma) gelişmiş hastalar,
- Akut stres, travma (kaza, yanık gibi), cerrahi girişim (ameliyat) yapılacak tüm diyabetliler,
- Gebelik başlangıcından sonuna kadar tüm diyabetliler ve hamilelikte diyabeti ortaya çıkanlar,
- Komplikasyon gelişmiş tüm diyabetliler (retinopati, nöropati, diyabetik ayak, nefropati gibi),
- Pankreası herhangi bir nedenle ameliyatla alınmış olanlar,
- Hastalık, stres, travma, ameliyat veya hamilelik gibi durumlarla karşılaşanlar insülin enjeksiyonuna ihtiyaç duyar.
Doktorunuz gebelik, ameliyat gibi bazı özel durumlar sona erdiğinde insulin tedavisinden ilaç tedavisine geçebilir.
İnsülin Tedavisinin Amaçları Nelerdir?
İnsülin tedavisinin amaçı;
- Kan şekerini normale getirmek
- Komplikasyonları önlemek
- Önlenemeyecek düzeyde komplikasyonlar oluşmuşsa ilerlemeyi durdurmak,
- Çocuklar için büyüme ve gelişmenin normal sınırlar içinde gitmesini sağlamak,
- Hamilelik ve gebelikle ilgili komplikasyonları önlemektir.
İnsülinleri Birbirinden Ayıran Özellikler Nelerdir?
Günümüzde tedavi amacıyla kullanılan ticari insülinlerin, birçok bakımdan birbirinden farklı özellikleri vardır.
- Elde edilen biçimlerine göre insülinler domuz, sığır, insan insülinleri (yarı sentez ve biyosentezle elde edilen) olarak isimlendirilir. Domuz ve sığır insülinlerinin yapıları vücudun ürettiği (insan insülini) insüline tamamıyla benzemez. Bu nedenle insan insülininden daha fazla reaksiyona sebep olabilmektedir. İki çeşit insan insülini vardır. Domuz insülinin insan insülinine benzeyecek şekilde değişime uğratılmasıyla elde edilen yarı sentetik insülinler ve insan vücudunun yaptığı insülinin yapısı ile aynı olacak şekilde genetik mühendislik teknikleri ile üretilen rekombinant (biyosentetik)insülinler. Biyosentetik (rekombinant) insan insülini vücudumuzun ürettiği insülinin tamamıyla aynısı olduğu için vücudun bu insüline karşı tepki gösterme olasılığı hayvan insülinine göre çok daha azdır.
- Konsantrasyonları: Regüler (kısa etkili), orta etkili (NPH), hızlı etkili, uzun etkili, hazır karışım (Mix insülinler %10, 20, 30, 50, 70).
- Etki biçimleri (etki zamanı): Bugün kullanımda olan insülinler etkileri yönünden: Kısa etki süreli ve çabuk etki gösterenler (berrak görünümlüdür).
Etkisi yavaş başlayan, orta derecede veya uzun etki süreli olanlar (bulanık görünümlüdür).
Kısa etkili ve orta etkili insülinin belli oranda hazırlanmış karışımlarıyla değişik etki süresi gösterenler
Karışım (miks insülin) olarak gruplandırılırlar. - Etkilerinin başlama biçimi ve süresi: Kısa, orta, uzun.
- Uygulama biçimleri: Deri altı, kas içine, damar içine.
İnsülin Uygulamalarında, Verilen İnsülin Etkinliğini Değiştiren Nedenler Nelerdir?
İnsülin enjeksiyonu yapılırken uygulanan insülinin özellikleri, insulin enjeksiyon yerindeki farklılıklar, ısı, enjeksiyon yerine masaj yapılması, egzersiz gibi faktörler insülinin etkinliğini değiştirir.
Yapılan araştırmalarda insülinin en iyi emilim yerinin karın bölgesi olduğu görülmüştür. Giderek azalan emilim hızıyla, bunu kol, bacak ve kalça bölgesi izlemektedir.
Enjeksiyon yerinin seçimi kadar, insülinin kıvamı deri ile kas arasında kalan yağlı dokunun (subkütan) kalınlığı da önemlidir. Kasa yapılan insülin daha çabuk etki gösterir ve etkisi daha kısa sürer.
Kan akımını artmasını sağlayan durumlar (masaj, ısı uygulaması, geçici ısı artması, enjeksiyon yapılan yere uygulanan egzersiz gibi) emilimi hızlandırır.
İnsülin Tedavi Şemasına göre Uygulama Yöntemleri
Günde bir kez insulin enjeksiyonu: Kan şekeri kontrolü ağızdan şeker düşürücü haplarla istenilen düzeyde sağlanamayan yaşlı, sosyal sorunları olan, yalnız yaşayan, hareket kısıtlılığı olan Tip 2 diyabetlilere önerilen en basit insülin uygulaması yöntemidir.
Günde iki kez insulin enjeksiyonu: Genellikle tek dozun yeterli olmadığı durumlarda Tip 2 diyabetlilere önerilen insülin tedavisidir, sabah ve akşam saatlerinde yaklaşık 12 saat aralıkla olmak üzere günde 2 doz insülin uygulaması yapılır.
Günde 3 veya 4 kez insulin enjeksiyonu: Günümüzde en iyi insülini yerine koyma yöntemi olarak önerilmektedir. Gebe olan diyabetliler, Tip 1 diyabetliler, günlük yaşamı yemek ve aktivite yönünden yoğun ve düzensiz olanlar için en uygun yöntemdir. Bu yöntemle çok iyi bir kan şekeri kontrolü sağlanabilir.
Sürekli subkutan insülin infüzyonu (İnsülin pompa tedavisi) : İnsülin pompası aracılığı ile bazal ve bolus insülin uygulanır. Bolus insülin öğünle alınan karbonhidratların kullanılmasını sağlayarak tokluk kan şekeri yükselmelerini önler. Bazal insülin ise 24 saat boyunca gerek öğün aralarında gerek ise gece boyu kan şekeri kontrolünün sağlanmasından sorumludur. Günde 4 veya daha fazla kez insulin uygulamasının yapılması (Yoğun insulin tedavisi) karbonhidrat sayımı yöntemi ile öğün planlamasının yapılmasını gerektirir.
En İyi İnsulin Tedavi Yöntemi Hangisidir?
Tek ve en iyi yöntem, size özel basit ve sizin kolayca uyum sağlayabileceğiniz, yaşamınızı aksatmayan, tepki vermenize yol açmayan ve etkin kan şekeri kontrolünü sağlayan yöntemdir.
İnsülin Tedavisinin Yan Etkileri Var mıdır?
İnsülin tedavisinin en önemli yan etkisi kan şekeri düşmesidir (hipoglisemi). Kan şekeri 50 ml/dl'nin altına düştüğü zaman hipoglisemi görülür.
- doktorunuza danışmadan insülin dozunda değişiklik yaparsanız,
- öğün atlarsanız
- Öğünde almanız gereken miktarlardan daha az miktarda karbonhidrat içeren besin tüketirseniz
- Diğer günlere kıyasla daha fazla hareketliyseniz veya egzersiz yaparsanız hipoglisemi yaşabilirsiniz.
Hipoglisemi belirtileri ;
- terleme,
- titreme,
- dikkat dağılması,
- baş dönmesi,
- şuur bulanıklığı,
- bulanık görme,
- uykudan uyanamamadır.
Hipoglisemi evinizden uzakta, yolculukta veya herhangi bir yerde ve zamanda olabilir. Bu nedenle diyabet kimlik kartınızı mutlaka yanınızda taşıyınız.
Hipoglisemi belirtileri hissedince, her zaman yanınızda, işyerinizde, kullandığınız arabada kesme şeker, toz şeker, meyve suyu, limonata gibi basit karbonhidrat içeren bir besin bulundurunuz.
Aile bireylerinin, arkadaşlarınızın ve yardımcılarınızın hipoglisemi belirtilerinin neler olduğunu ve nasıl tedavi edildiğini öğrenmeleri, sizin için hayati önem taşımaktadır.
İnsülin lipoatrofi ve hipertrofisi nedir?
İnsülin lipoatrofisi insülin enjeksiyonu yapılan yerlerde yağ dokusunun kaybı ile oluşan insülin tedavisine bağlı yan etkilerdir. Gençlerde ve kadınlarda daha sık görülmektedir. Uzun süre hep aynı yere enjeksiyon yapılması sonucunda gelişir. Çocuk ve genç diyabetlilerde sık görülür. Her iki durumda da insülin enjeksiyon yerlerinin değiştirilmesi gerekir.
İlaç Tedavisi
Oral antidiyabetik ilaçlar nedir?
Halen dünya üzerİnde ağızdan kullanılan insülin içeren ilaç varmıdır?
Türkiye’de halen kaç grup ağızdan kullanIlan antidiyabetik ilaç vardır?
Kimler oral antidiyabetik ilaç kullanamaz?
- Hamileler (Gebelik öncesi bu ilaçlar kesilip insülin tedavisi başlanmalıdır.), emzikliler yetmezliği olanlar
- Karaciğer yetmezliği olanlar
- Büyük cerrahi girişim, ağır travma, ağır enfeksiyona maruz kalanlar
- Akut metabolik komplıkasyonu olanlar(ketoasidoz,prekoma,hiperosmolae koma)
Oral Antidiyabetik ilaçlar nasıl kullanılmalıdır?
Oral antidiyabetiklerin etki süreleri ve dozları nasıldır?
Tablo 3 Sulfonilürelerin özellikleri | |||||
Jenerik adı | Doz (mg/gün) Ortalama Aralık | Pik etki (saat) | Yarılanma süresi | Etki süresi | |
Tolbutamide | 1500 | 500-3000 | 3-4 | 4.5-6.5 | 6-10 |
Chlorpropamide | 250 | 100-500 | 2-4 | 36 | 60 |
Tolazamide | 250 | 100-1000 | 3-4 | 7 | 16-24 |
Acetohexamide | 250 | 250-1500 | 4-6 | 5 | 12-18 |
Glipizide | 10 | 2.5-40 | 1-3 | 2-4 | 15-24 |
Glyburide | 7.5 | 1.25-20 | 4 | 10 | 24 |
Glibomuride | 25 | 12.5-100 | 3-4 | 8 | 8-12 |
Gliclazide | 160 | 40-320 | ? | 6-12 | 16-24 |
Tablo 4 Sulfonilürelerin yan etkileri |
1. Hipoglisemi 2. Gastrointestinal sistem etkileri: iştahsızlık, bulantı, kusma, tıkanma ikteri3. Hematolojik sistem etkileri: agranulositoz4. Deri lezyonları:toksik eritem , dermatit5. Diğer: uygunsuz ADH sekresyonu , troidde iyod uptake azalması |
Sulfonilüre grubu ilaçlarda ikincil yanıtsızlık nedenleri nelerdir?
Tablo 5 Sulfonilürelere ikincil yanıtsızlık nedenleri |
1- Hastaya ilişkin nedenler: Dengesiz beslenme sonucu vucut ağırlığının artması Egzersiz yokluğu, hareketsizlik Stres, enfeksiyon 2- Hastalığa ilişkin nedenler:Beta hücre fonksiyonlarının azalması,İnsulin direncinde artma 3- Tedaviye ilişkin nedenler:Doz yetersizliği Kronik sulfonilüre kullanımına bağlı desensitizasyonHiperglisemi nedeni ile yetersiz emilim Diabetojenik ilaçlarla tedavi (kortikosteroid, thiazid, nikotinik asit) |
Sulfonilüre grubu ilaçlar hangi diğer ilaçlarla etkileşime girer?
Egzersiz
Diyabette kan şekeri kontrolünün sağlanmasında genellikle beslenme tedavisi ile ilaç ve insülin tedavisi ön plana çıkarılırken, egzersiz göz ardı edilmektedir. Oysaki egzersiz de en az beslenme tedavisi ve medikal tedavi kadar diyabet tedavisinin önemli bir ögesidir.
Egzersiz Neden Önemlidir?
- Egzersiz yani fiziksel aktivitenin artması yiyeceklerin parçalanması sonucu oluşan şekerin, kas dokuları tarafından kullanılmasını hızlandırarak kan şekerini düşürür.
- Özellikle, şişman diyabetlilerde egzersiz ile harcanan enerjinin artması vücut ağırlığını azalmasına yardımcı olur. Ayrıca egzersiz fiziksel zindelik sağlar.
Egzersiz Yapmak için Doktoruma Danışmalı mıyım?
Bir egzersiz programına başlamadan önce yapmayı planladığınız egzersiz çeşidi ve süresi ile ilişkili olarak doktorunuza danışmayı unutmayınız. Egzersiz programına başlayacak olan her diyabetlinin öncelikle bir doktor kontrolünden geçmesi gerekmektedir. Aksi takdirde farkına varmadığınız bir kalp-damar veya böbrek hastalığı, sürekli ve ağır bir egzersiz programı sırasında size sorun çıkarabilir. Hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, akciğer, damar sistemi hastalıklarınız varsa uzun süreli, yorucu bir egzersiz programını planlamadan önce bir oftalmolog tarafından görülmeniz ve retinopati açısından değerlendirilmeniz faydalı olacaktır. Retinopati, nefropati, diyabetik ayak gibi komplikasyonları olan diyabetlilere egzersiz önerilmez.
Egzersiz Ne Zaman Hangi Sıklıkta Yapılmalıdır?
Çoğu diyabetli en faydalı egzersizin sabah aç karnına yapılan egzersiz olduğuna inanır. Ancak aç karnına yapılan egzersiz kan şekerinin yükselmesine neden olabilir. Bu sebeple diyabetlilerin aç karnına egzersiz yapmaları doğru değildir. Egzersiz için en uygun zaman, yemek yenildikten sonraki 1-2 saattir. Böylelikle, yiyeceklerle kana geçen şeker vücut tarafından kolaylıkla kullanılır ve kan şekeri düzeylerinin kontrolü sağlanır.
Yemeklerden 3 saat sonra veya öğünlerden önce yapılan egzersizin hipoglisemi oluşturma riski vardır. Egzersiz planlı olarak en az haftada 3-4 kez yapılmalıdır. Ancak bu haftanın 3 günü üst üste egzersiz yapıp diğer günler egzersiz yapmamak anlamına gelmemelidir. En uygunu, egzersizin her gün, düzenli olarak yapılmasıdır. Eğer şişmansanız ve kilo vermeyi hedefliyorsanız planlı olarak mutlaka her gün yapınız.
Yapılacak Egzersizin Süresi ve Tipi Ne Olmalıdır?
Kısa süren (1-5 dak.) egzersiz programlarında kaslar glukozu kullanmazlar. Bu nedenle egzersiz programı 5 dakika ile başlanmalı ve giderek süresi arttırılmalıdır. Etkin bir egzersiz programı için 20-30 dakika zaman harcanmalıdır. Bu süre zamanla artırılarak 60 dakikaya çıkarılabilir.
Bir egzersiz programı mutlaka 5 dakikalık ısınma, 5-10 dakikalık gerdirme, 20-30 dakikalık fiziksel aktivite ve 5 dakikalık soğuma kısımlarını kapsamalıdır. Vücudun belirli bir bölgesini çalıştırmaya yönelik egzersizler yerine tüm vücudu çalıştıran egzersiz tipleri tercih edilmelidir (vücut geliştirme yerine yürüme, koşma, yüzme tercihi gibi.)
Egzersize Başlamadan Önce Nelere Dikkat Edilmelidir?
Egzersize başlamadan önce, egzersiz esnasında ve egzersizden sonra kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Kan şekeri ölçümünün yapılması özellikle insülin kullanan diyabetliler için çok önemlidir.
- Egzersize başlamadan önce kan şekeri düzeyi 100 mg/dl’nin altında iken egzersiz yapmanızın hipoglisemi oluşturma riski vardır. Kan şekeriniz 240 mg/dl’nin üstünde iken egzersiz yaparsanız kan şekeriniz daha çok yükselir ve keton cisimler artar.
- Egzersiz süresi bir önceki insülin enjeksiyonunun maksimum etki zamanına rastlamamalıdır. Örneğin saat 7.00’de enjekte ettiğiniz kısa ve orta etkili insülinin en etkili olduğu zaman yaklaşık olarak sabah saat 10.00 ve öğleden sonra saat 15.00’dir. Bu saatlerde egzersiz yapılmamalı, eğer yapılacaksa; bir saatten az süren egzersizler için mutlaka 10-15 gram karbonhidrat içeren bir öğün alınmalıdır. Yapılan egzersizin süresi bir saat veya daha fazla ise 10-15 gram karbonhidrata ilave olarak 6 gram protein içeren bir yiyecek alınmalıdır. 10-15 gram karbonhidrat içeren yiyecekler, 1 dilim ekmek, 2 galeta, 1 porsiyon meyve, 6 gram protein içeren yiyecekler, 1 kibrit kutusu beyaz peynir, 2 köfte büyüklüğünde et (30 gr)
- Egzersiz esnasında aktif olacak ekstremiteye insülin enjeksiyonu yapılmamalıdır. Örneğin bisiklete binecek iseniz bacağınıza veya cam silecekseniz kolunuza insülin enjeksiyonu yapmayınız. Aksi uygulamalar hipoglisemiye neden olabilir. Enjeksiyon yapılan kol, bacak, karın gibi bölgeler egzersize katılırsa insülin daha süratle kana geçerek hipoglisemi oluşturabilir. Bu nedenle enjeksiyon egzersiz esnasında en az çalışacak bölgeye yapılmalıdır (örneğin, futbol oynayacak kişi koluna, kol egzersizi yapacak kişi bacağına, atletizm yapacak kişi karnına insülin enjeksiyonu yapabilir).
- Öğün öncesi yapılan egzersiz hipoglisemiye neden olabilir. Bu nedenle öğün öncesi egzersiz yapılmamalıdır. Eğer yapılacak ise öğünden 30-40 dakika önce yapılmalı ve egzersiz öncesi 10-15 g karbonhidrat içeren bir yiyecek alınmalıdır.
- Egzersiz esnasında kaslar tarafından tutulan glikoz miktarı artar ve kan şekeri düşer. Egzersiz esnasında kasların fazla miktarda glikoz kullanması ve egzersizden sonra kasların insüline olan duyarlılığının artması , yoğun egzersiz programından sonra yapılan insülinin etkisinin daha hızlı olmasına ve dolayısıyla kan şekerinin düşmesine neden olacaktır. Bu nedenle eğer yoğun bir egzersiz programı planlıyorsanız,bu program sonrasında yapmanız gereken insülin dozu konusunda mutlaka doktorunuza danışmalısınız.
- Egzersizin ilk saatlerinde kas hücreleri artan enerji ihtiyaçlarını öncelikle kandaki mevcut glikozu kullanarak karşılarlar. Daha sonra glikojen depolarındaki glikoz kullanır. Bu nedenle uzun ve yorucu egzersiz programının bitiminde karbonhidrat içeren ilave bir ara öğün yenilmeli ve böyle bir programın yapıldığı günün gecesinde yatmadan önce mutlaka kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Kan şekeri 120 mg/dl veya daha az ise gece kahvaltısında karbonhidrat alımı iki katına çıkartılmalıdır. İnsülin kullanan diyabetlilerin egzersiz öncesi uyması gereken kurallar
- Egzersize başlamadan önce kan şekeriniz 100 mg/dl’nin altında ise egzersize başlamadan önce öğün almalısınız. İdrarda keton varsa bu vücut hücrelerinin açlığını gösterir. Kan şekeri düzeyiniz artıncaya kadar egzersiz yapmamalısınız.
- Eğer kan şekeriniz egzersizden önce 270-290 mg/dl ise ve ayrıca idrarda keton varsa insülin etkisini gösterene kadar 1-2 saat egzersiz yapmamalısınız.
Fiziksel Aktivitemi Nasıl Artırabilirim?
Fiziksel aktivitenin artması yiyeceklerin parçalanması sonucu oluşan şekerin kas dokuları tarafından kullanılmasını hızlandırarak kan şekeri kontrolünün sağlanmasına ve şişman diyabetlilerde vücut ağırlığının azalmasına yardımcı olur.
Bir egzersiz proğramına başlamadan önce yapmayı planladığınız egzersiz çeşidi ve süresi ile ilişkili olarak mutlaka doktorunuza danışmanız gerekmektedir. Farkına varmadığınız bir kalp-damar veya böbrek hastalığı, sürekli ve ağır bir egzersiz proğramı esnasında size sorun çıkarabilir. Retinopati ve nefropati gibi komplikasyonları olan diyabetlilere egzersiz önerilmez. Hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, akçiğer, damar sistemi hastalıklarınız varsa pasif egzersizler yapabilirsiniz.
Yemeklerden 3 saat sonra veya öğünden önce yapılan egzersizin hipoglisemi oluşturma riski vardır. Egzersizin öğünlerden 1-2 saat sonra yapılması hipoglisemi riskini uzaklaştırır ve postprandial (yemek sonrası) kan şekeri yüksekliğini önler.
Egzersize başlamadan önceki kan şekeri düzeyi 100 mg/dl'nin altında veya 240 mg/dl'nin üstünde olmamalıdır. Kan şekeriniz 100 mg/dl'nin altında iken egzersiz yapmanızın hipoglisemi oluşturma riski vardır. Kan şekeriniz 240 mg/dl'nin üstünde iken egzersiz yaparsanız kan şekeriniz daha çok yükselir ve keton cisimler artar.
Vücudun belirli bir bölgesini çalıştırmaya yönelik egzersizler yerine tüm vücudu çalıştıran egzersiz tipleri tercih edilmelidir. (vücut geliştirme yerine yürüme, koşma, yüzme gibi)
Fiziksel aktivitenizi arttırmak için;
- Asansör yerine merdiven kullanın.
- Arabanızı gideceğiniz yerden uzağa park ederek yürüyün.
- Yürüyerek gidebileceğiniz mesafelerde araba kullanmayın.
- Alışverişinizi size en yakın olan yerden yapmak yerine daha uzak olanından yapın
- Alışveriş merkezlerinde yürüyen merdiven yerine merdiven basamaklarını kullanınız.
- Otobüse bir durak sonra binerek veya otobüsten bir durak önce inerek yürüyüş sürenizi uzatın.
- Haftanın 3-4 günü düzenli olarak yürümek için egzersiz planı yapın.
Hipoglisemi
Diyabetle yaşamak, karşılaşılan bazı sorunlarının çözümünü öğrenmeyi ve tedaviye uyum sağlamayı gerektirir. Diyabetle yaşayanların özellikle insulin kullanan diyabetlilerin karşılaşabilecekleri bir sorun da hipoglisemidir. Hipoglisemiyi önlemek ve tedavi etmek kan şekeri ayarının sağlanmasında son derece önemlidir.
Hipoglisemi Nedir?Kan şekeri düzeyinin 50 mg/dl veya altına düşmesi hipoglisemi olarak tanımlanır. Hipogliseminin oluşumuna zemin hazırlayacak nedenler ortadan kaldırıldığında hipoglisemi riski de uzaklaştırılmış olur, Aksi takdirde insülin veya oral antidiyabetik ilaç kullanan herkeste hipoglisemi görülebilir.
Hipoglisemi Nedenleri Nelerdir?- Gereğinden fazla insülin veya oral antidiyabetik kullanmak,
- Yemekleri ve ara öğünleri düzensiz saatlerde yemek
- Öğünlerde gereksinimden az karbonhidrat almak
- İlaçları yanlış zamanda kullanmak,
- Her zamankinden fazla egzersiz yapmak,
- Alkol kullanmak,
- Kadınlarda adet kanamasının başlaması,
- İnsülin enjeksiyonlarının yerini değiştirmek,
- Sindirim güçlüğü, mide boşalmasının gecikmesi,
- Soğuk/ılık ortamdan çok sıcak ortama geçmek.
Hipoglisemi Belirtileri Nelerdir?Hipogliseminin şiddeti hafif, orta ve ağır olabilir. Hipogliseminin şiddetine göre klinik bulgular farklıdır:
Hafif şiddette hipoglisemi bulguları;
- Açlık,
- Titreme,
- Terleme,
- Dudakta ve dilde karıncalanma,
- Solukluk,
- Çarpıntı,
- Huzursuzluk,
Orta şiddetteki hipoglisemi bulguları;
- Baş ağrısı,
- Karın ağrısı,
- Bulanık görme,
- Uyuşukluk,
- Konuşma zorluğu,
- Taşikardi (Kalp atım hızının artması),
- Sinirlilik,
- Solukluk,
- Terleme,
Ağır şiddetteki hipoglisemi bulguları;
- Bilinç kaybı,
- Konvülsiyonlardır.
Hipoglisemi Tedavisi Nasıl Yapılmalıdır?Eğer kan şekeri ölçme aletiniz varsa, kan şekerinizi ölçerek ölçüm sonucuna göre; eğer kan şekerinizi hemen ölçme imkanınız yoksa, hipoglisemi bulgularına göre hipoglisemi tedavisinin yapılması gerekir.
Hipogliseminin Şiddetine ve Klinik Bulgularına Göre Hipoglisemi TedavisiHipogliseminin şiddeti
Klinik bulgular
Tedavi
Hafif
Açlık, titreme, terleme, dudakta ve dilde karıncalanma, solukluk, çarpıntı, huzursuzluk
Planlama ana öğünler veya ara öğünlerden 15-30 dakika öncesinden hipoglisemi oluşmuşsa vakit geçirmeden yenilmesi gereken öğün yenilmelidir.
Hipoglisemi öğün sonrası oluşmuş
ise 1 çay bardağı meyve suyu, veya limonata içilebilir.
Orta
Baş ağrısı, karın ağrısı, bulanık görme, uyuşukluk, konuşma zorluğu, taşikardi, sinirlilik, solukluk, terleme
2-3 adet glikoz tableti veya ılık suda eritilmiş 1-2 tatlı kaşığı şeker veya 4-5 adet kesme
şeker veya 1 büyük çay bardağı şekerli kola veya bir büyük çay bardağı meyve suyu veya 1 bardak süt alınmalıdır.
Ağır
Bilinç kaybı, kolvülsiyon
Ağızdan gıda alınmayacak durumda şuur kaybı mevcutsa, paranteral, glikoz veya glukagon enjeksiyonu gereklidir.
Glukagon enjeksiyonu ise damar içine, cilt altına veya adaleye zerk edilmelidir.
Hipoglisemi Tedavisinde 15/15 Kuralı Nedir?
Eğer kan glikoz düzeyi 70 mg/dl’nin altında ise 15 g karbonhidrat (basit şeker) alınır, hareket etmeden ve başka bir besin yemeden 15 dakika beklenir ve 15. dakikada tekrar kan şekeri ölçülür.
Hipoglisemiyi tedavi ettikten 15 dakika sonra kan şekeri 80 mg/dl’nin altında ise tekrar 15 g karbonhidrat (nişastalı besin) tüketilir.
Hipoglisemiyi tedavi ettikten 15 dakika sonra kan şekeri 80 mg/dl’nin üstünde ise bir sonraki öğün zamanı düşünülmelidir. Eğer bir sonraki öğüne 1 saat veya daha fazla bir süre var ise tekrar 15 g karbonhidrat (nişastalı besin) tüketilir.
Hipoglisemi Tedavisi için Alınması Gereken Tedbirler Nelerdir?Hipoglisemi tedavisi için gerekli olan en önemli tedbir, diyabetlinin yanında, iş yerinde, çantasında, arabasında kesme şeker veya glikoz tabletlerini bulundurmasıdır.
Diyabetlinin çevresindeki insanlar hipoglisemisi olan diyabetlide ki huzursuzluk, solukluk, terleme, dalgınlık ve davranış bozukluğunu fark edebilirler. Bu nedenle gerek diyabetli kişinin, gerek çevresinin (aile, okul arkadaşları, öğretmenleri gibi) hipoglisemi belirtileri ve tedavisi konusunda bilgilendirilmesinde son derece yarar vardır. Ayrıca diyabetlinin yanında taşıyacağı diyabet kartı da, hipoglisemideki alınacak acil önlemleri içermelidir.
Yaşadığınız bir hipoglisemi atağından sonra bu hipogliseminin nedeni neydi? Hangi etkiler bu durumu yaşamanıza sebep oldu? gibi soruları kendinize sorduğunuzda ve bulduğunuz nedeni daha sonra tekrarlamadığınız taktirde hipoglisemi riskinden uzaklaşmış olursunuz.
Egzersizin Oluşturacağı Hipoglisemi Riski İçin Neler Yapılmalıdır?Egzersizin oluşturabileceği hipoglisemi riski daha çok insülin kullanan diyabetlilerde söz konusudur. Bu kişilerin egzersiz tipine ve egzersiz süresine göre beslenme planlarına ilave olarak ek bir öğün almaları gereklidir. Tip 2 diyabeti olan şişman kişilerin egzersiz önerisinde ilave bir öğün almaları gerekmez. Egzersiz yapmak, kilo verme hızlarını artırır.
İnsülin enjeksiyonu yapan kişilerde yemeklerden hemen sonra, 3 saat sonra veya öğünden önce yapılan egzersizin yarattığı en büyük risk hipoglisemidir. Bu nedenle egzersiz öğünlerden 1-2 saat sonra yapılmalıdır. Bu uygulama, hipoglisemi riskini azaltması dışında, postprandiyal (yemek sonrası) glisemi yüksekliğinin önlemesi nedeniyle önerilmektedir.
Glisemi düzeyi 100 mg/dl’nin altında iken egzersiz yapılması hipoglisemi riski oluşturur. Glisemi düzeyi 240 mg/dl’nin üstünde iken yapılan egzersiz ise kan şekerinin daha çok yükselmesine ve keton cisimlerinin artmasına neden olur.
Eğer kan şekeri 100 mg/dl’nin altında ise egzersiz yapılmaması veya 1 bardak süt, 2 dilim ekmek (kepekli olmamalı) veya poğaça ve 1 adet meyva yedikten sonra egzersiz yapılması gerekir.
Kan şekeri 120-180 mg/dl arasında ise 1 saat süreyle egzersiz yapılacak ise, hipoglisemi riskinden korunmak için 25-30 gram karbonhidrat içeren bir öğün yenilmesi gerekmektedir. Bu öğün bir tost veya bir bardak süt, 2-3 adet bisküvi olabilir. Kan şekeri 180-240 mg/dl iken ilave bir öğün almak gerekmez.
Egzersiz sırasında aktif olarak kullanılacak vücut bölgesine insülin enjeksiyonu yapılmamalıdır. Örneğin bisiklete binilecekse bacağa veya cam silinecekse kola insülin enjeksiyonu yapılması doğru değildir. Aksi uygulamalar hipoglisemiye neden olabilir.
Egzersiz ve besin alımı dengelenmediği zaman hipoglisemi oluşabilmektedir. Eğer kan şekeri ölçüm cihazınız varsa değişik zamanlarda, farklı sürelerle yaptığınız egzersiz tiplerine karşı vücudunuzun verdiği yanıtı saptayabilirsiniz. Örneğin akşam yemeğinden bir saat sonra yürüyüş yapacaksanız, akşamki insülin dozunuzu kolunuza enjekte etmelisiniz. Akşam öğün öncesi kan şekeriniz 165 mg/dl olarak ölçtüğünüzü varsayalım, bu durumda egzersiz öncesi ilave bir öğün almanıza gerek yoktur.
Yarım saatlik bir yürüyüş sonrası tekrar kan şekerinizi ölçtüğünüzde 172 mg/dl bulursanız, demek ki uygun bir yol izlemişsiniz. Ancak yürüyüşü hızlı yapmış ve süreyi 1 saate çıkarmışsanız kan şekeriniz egzersiz sonrası 120 mg/dl ise egzersiz sırasında 1 bardak süt veya 1 meyve olarak ilave öğün yemeniz egzersiz sonrası oluşabilecek hipogliseminin önlenmesi açısından önemlidir.
Hipoglisemiyi Farketmeme Nedir?Bazı kişilerde hipoglisemi belirtisi olmayabilir ancak kan şekeri ölçüldüğünde hipoglisemi olduğu saptanabilir. Bu problem ‘hipoglisemiyi farketmeme’ olarak isimlendirilir.
Hipoglisemiyi farketmeme her diyabetlide olmaz, daha çok uzun yıllardır diyabetle yaşayan bireylerde görülür. Nöropati (sinir hasarı), sıkı glisemi kontrolü, bazı kalp ve tansiyon ilaçları hipoglisemiyi farketmeme nedeni olabilmektedir.
Hipoglisemiyi farketmeyen diyabetlilerin sık kan şekeri ölçümü yapması ve belirti olmamasına karşın ölçüm sonucunda hipoglisemi saptanırsa derhal hipoglisemi tedavisini yapmaları gerekir.Evde Şeker Takibi
Kendi kendine kontrol ne demektir? Faydaları nelerdir?
Diyabette metabolik kontrolün sağlanması amacı ile diyabetlinin kendi kendine glisemi , glikozuri ve keton takibini yapması self monitoring veya home monitoring olarak tanımlanmaktadır. Diyabetik hastanın evde kendi kendine takip yapması kolay ve ucuz glisemi kontrolü sağlar, hipoglisemi ve hiperglisemini ataklarının tespiti ve gerekli önlemlerin alınması , komplikasyonların erken tanısı ve gelişiminin geçiktirilmesi veya önlenmesi açısından önemlidir. Diyet, egzersiz ve kan şekeri düzeyleri ile bağlantılı olarak hastanın eğitimine yardımcı olur, hastanede yatış sıklığını ve yatış süresini azaltır, daha esnek bir yaşam sürdürmesini sağlar. Evde glisemi takibi kısa ve uzun dönemde, diyabetin takip ve tedavi maliyetini azaltmaktadır. Bu nedenle Amerika Bileşik Devletleri başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde strip (şeker ölçüm çubuğu) ile şeker ölçüm cihazının masrafları devlet ve sigorta kuruluşları tarafından diabetik hastaya ücretsiz olarak verilmektedir. Umudumuz bu uygulamanın en kısa zamanda ülkemizde de yaygınlaştırılmasıdır.
Kan şekeri takip yöntemleri nelerdir?Evde kendi kendine kontrolünü yapan diyabetli görsel yöntemle veya şeker ölçüm cihazları yardımı ile kan şekeri takibini yapabilmektedir. Görsel yöntemde, ucuna glikoz oksidaz emdirilmiş test çubukları (stripler) kullanılır. Strip üzerine parmak ucundan kan damlatılır. Glisemi düzeyine göre strip üzerinde oluşan renk değişikliği strip kutusu üzerindeki renk kataloğu ile karşılaştırılması sonucu glisemi ölçülür. Kan şekeri ölçüm cihazı gerektirmeyen bu yöntem güvenilir ve ucuz olması nedeni ile kullanılmaktadır.
Şeker ölçüm cihazları ile kan şekerinin ölçümünde görsel yöntemdeki gibi stripler kullanılmaktadır. Çeşitli ölçüm cihazları mevcuttur ve her alet için belirli bir strip veya kartuş kullanılmaktadır. Benzer olmakla birlikte her alet için farklı kullanma talimatı mevcuttur.
Evde kan şekerİ ölçüm sıklığı ne olmalıdır?Kan şekeri ölçüm sıklığını diyabetlinin ihtiyacları belirler. İnsülin pompası veya insülin enjeksiyonu kullanan ve gebe olan diyabetikler glisemi kontrolü sağlanana kadar hergün günde 4 kez glisemi ölçümü yapmalıdır. Ölçümlerin sabah kahvaltısından, öğle ve akşam yemeğinden ve gece öğününden önce yapılması önerilir. Glisemi kontrolü sağlandığında ölçümlerin sıklığı haftada 3-4 kez yapılabilir.
Glisemi kontrolü olmayan ve insülin kulanmayan tip 2 diyabetiklerin sabah kahvaltıdan önce ve öğünden 2 saat sonra postprandial glisemi takibi yapması gereklidir. Glisemi kontrolü sağlanan tip 2 diyabetikler glisemi kontrolü için yalnız idrarda şeker ölçümü yapabilirler.
Diyabet günlüğü nedir? Nasıl kullanılır?Diyabetlinin evde yaptığı glisemi , glikozuri ve keton ölçümlerini kaydetmek için kullandığı defter diabet günlüğüdür. Bu kayıtlarda ölçüm tarihi, ölçümün yapıldığı saat, ölçüm sonucu, insülin veya ağızdan alınan şeker düşürücü hapların alındığı zaman ve dozu, glisemi sonucunu etkilediği düşünülen herhangi bir olayın (öğün ve/veya fiziksel aktivite düzeyinde değişiklik , stres) yer alması sonuçların hekim, diyetisyen ve diabet eğitimcisi tarafından değerlendirilmesi ve tedavi değişikliğinin yeniden planlanması için önemlidir.
Evde kan şekeri (glisemi) takibi güvenilir mi ?Önerilen talimatlara uygun olarak yapıldığında evde yapılan ölçüm sonuçları güvenilirdir. Cihaz güvenirliliği için kontrol çubuğu ve kontrol sıvıları mevcuttur. Ayrıca sonuçlar laboratuvar değerleri ile de karşılaştırılarak cihazın güvenirliliği ölçülebilmektedir.
Cihaz ve striplerin güvenirliliğinde duyarlılık ve doğruluk kavramları kullanılmaktadır. Aynı kan örneği ile ardarda yapılan ölçümlerde, ölçümlerin arasındaki fark değeri % 5'i geçmemelidir. Bu duyarlılık testidir, cihaz ve striplerin kendi kendini doğrulaması anlamına gelmektedir. Sonuçlar referans laboratuvar sonuçları ile karşılaştırıldığında aradaki fark % 15'i geçmiyorsa sonuçların doğruluğundan emin olunabilir.
Evde idrarda glikoz (glikozüri) kontrolü nasıl yapılır?Evde glikozüri ölçümü, glisemi düzeyinin tayini için kullanılabilecek en hassas yöntem olmamakla birlikte kan şekerinin ölçülemediği durumlarda hiç bir ölçüm yapılmamasından iyidir. Kan şekeri belli bir eşik değerini geçince (böbrek eşiği) idrarda şeker çıkar, bu değer genelde 180 mg/dl dir. Böbrek eşiği değeri bireyden bireye değişebildiği gibi değişik yaş grupları için de farklı değerlerdedir bu nedenle glikozüri ölçümü kan şekeri sonucunu tam olarak yansıtacak güvenirlilikte değildir.
Evde glikozüri ölçümü için glisemi ölçümündeki gibi stripler kullanılır. İdrar stripi idrar yaparken akan idrara 2 saniye tutulur. Daha sonra stripteki fazla idrarı atmak için strip üzerine vurulur. Kullanılan strip talimatında önerilen süre kadar bekledikten sonra strip üzerinde oluşan renk, strip kutusu üzerindeki renk skalası ile karşılaştırılarak sonuç okunur ve hasta bu sonucu diabet günlüğüne kaydeder.
Diyabetliye hangi durumlarda keton testi yapması önerilir?Keton testi, ketoasidozu önleme olanağı sağlaması açısından özellikle tip 1 diyabetliler için önem taşır. Kendi kendini kontrol amacı ile evde glisemi ve glikozüri takibinin yanısıra, keton ölçümünün ne zaman ve nasıl yapılacağı konusunda diyabetli eğitilmelidir.
Kan şekeri 240 mg/dl'yi aşarsa, herhanngi bir enfeksiyon durumunda, mide bulanması ve kusma varsa, kan şekerinin yüksekliğini gösteren belitiler ( çok su içme, çok idrara çıkma, ağız kuruması gibi) varsa , hamilelik ve aşırı stress altında olma söz konusu ise diyabetlinin evde keton testi yapması gerekmektedir. Yapılan test sonucu pozitif çıkarsa hastanın doktoru veya diabet eğitimcisi ile acil olarak bağlantı kurması gerekmektedir.
Keton testi nasıl yapılır?Keton testi ölçümü idrarda glikoz ölçüm yöntemine benzer. Keton testi için gerekli strip idrar örneğine daldırılır, kullanma talimatında belirtilmiş süre kadar bekletilir. İdrarda keton varsa strip ucunda renk değişikliği oluşacaktır. Bu renk strip kutusu üzerindeki renk skalası ile karşılaştırılır. Eğer idrarda orta veya yüksek miktarda keton olduğunu gösteren renk değişikliği oluştuysa hasta hemen doktoruna haber vermelidir.
Kendi kendine kontrolde hastanın nelere dikkat etmesi gerekmektedir?Evde glisemi, glikozüri ve /veya keton ölçümü yapan bir diabetlinin kesinlikle diabet günlüğü kullanması gerekmektedir. Hastaya bu günlüğün nasıl kullanılacağı açıklanmalıdır. Kullandığı şeker ölçüm cihazının duyarlılık ve doğruluğunun belirli zaman aralıkları ile ve her yeni strip kutusu alınışında kontrol edilmesi gerektiği konusunda bilgi verilmelidir. Striplerin aşırı nem,ışık ve sıcaktan etkilenebileceği bu nedenle kutu kapağının iyi kapatılması ve özellikle yaz aylarında serin yerde muhafaza edilmesi, kutu üzerinde belirtilen son kullanım tarihi geçmiş striplerin kullanılmaması, kullanım talimatlarının tam olarak okunması gerektiği hastaya söylenmelidir.
Diyabet ve Gebelik
Gebelikte karbonhidrat metabolizmasındaki değişiklikler nelerdir?
Gebelikte vücudun enerji ihtiyacı artmıştır. Çocuğun gelişimi için gerekli enerjiyi sağlamak için daha fazla glikoza gereksinim duyulur. Bu nedenle gebelerde kan şekeri normale göre düşük düzeydedir. Karbonhidrat alımında azalma sonucunda hücreye yeterli glikoz giremezse, enerji öncelikle yağlardan sağlanır ve idrarda keton cisimleri görülür. Gebelikte, kanda yeterli insülin hormonu olmaması, buna karşın glikoz gereksiminin artması nedeniyle ketoza yatkınlık artar. Ketozis, hem çocuğun gelişimi, hem de gebenin sağlığı açısından tehlikeli sonuçlar doğuracak bir durumdur. Ayrıca gebelikte progesteron, östrojen, kortizon, laktojen, v.b hormonların artışı insüline karşı bir direnç gelişmesine sebep olur.
Gebeliğin şeker hastalığı üzerine etkisi nasıldır?Diyabetik gebe ile diyabetik olmayan gebe arasındaki en önemli fark, diyabette ketoasidoz riskinin artmasıdır ayrıca mevcut insülin direncide tabloyu daha ağırlaştırabilir. Gebelerde insülin gereksinimi, gebe olmayanlara oranla daha fazladır. Diyabetik gebelerde gebelik öncesine göre özellikle ilk 3 aydan sonra insülin ihtiyacı artmıştır. Diyabetik gebelerde organizmanın artmış glikoz ve insülin ihtiyacının dengelenmesi hem anne hem de çocuk açısından önemlidir. Aksi taktirde bebeklerde kalp iskelet sistemi anomalileri, gebe kadında ise erken doğum, düşük, iri doğum veya ölü doğum yapma riski artmaktadır.
Gestasyonel diyabet nedir?Gebelik öncesi yeterli insülin salgılayabilen pankreas hücreleri gebeliğin ilerlemesiyle yeterli insülin salgılayamaz, bu nedenle daha önce diyabet belirtisi olmadığı halde gebelik boyunca kan şekeri yükselebilir. 'Gestasyonel Diyabet' olarak isimlendirilen bu tablo, gebelik bitiminde genellikle düzelir. Genellikle ailesinde çok sayıda diyabetik kişiler bulunan, 30 yaşın üzerinde, fazla kilolu hamileler gestasyonel diyabet açısından risk taşırlar.
Şeker hastalığında doğum planlaması nasıl yapılmalıdır?Gebe kalmasında yaşamsal risk bulunmayan diyabetik anne adayları fetüsün uygun sağlık ve gelişimini sağlamak amacıyla gebe kalmadan en az 3 ay öncesinden sıkı bir kontrole alınmalıdır. Diabette metabolik kontrolün sağlanması ve komplikasyon gelişiminin önlenmesi veya ilerlemenin durdurulması açısından diyabet yaşı küçük, diyabete bağlı organ bozuklukları olmayan genç anne adaylarında risk düşüktür. Diyabet yaşı büyük, göz ya da sinir sistemi gibi organlarda başlangıç halinde bozukluklar teşhis edilmiş kişilerde, ya da ileri yaştaki annelerde ise risk yüksektir. Organ bozuklukları ilerlemiş diyabetiklerde ise, gebelik bu bozuklukları arttıracağı için hamileliğe izin verilmez.
Gebelik süresince kan şekeri takibi nasıl yapılmalıdır?İdeal açlık kan şekeri düzeyi 60-90mg/dl, tokluk kan şekeri düzeyi ise 120-130 mg/dl dir. Gebelik döneminde haftada en az 2 gün kahvaltıdan önce ve 2 saat sonra, öğle ve akşam yemeğinden önce ve gece 11.00'de olmak üzere günde 5 kez kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Gebelikte kan şekeri yükselmeden de idrarda şeker çıkabilir (Renal glikozüri). Bu nedenle günlük idrar glikoz takipleri ve aseton takibinin yapılması gerekir. Üst üste iki gün idrarda aseton tespit edildiğinde hastanın acilen doktoru ile görüşmesi gerekir.
Gebelik süresince diyabet tedavisi nasıl olmalıdır?Gestasyonel diyabetik hastalarda, metabolik kontrol diyet ile sağlanabiliyorsa, tedaviye diyete uyum kontrolleri ile devam edilir. Metabolik kontrolü ideal düzeyde olmayan, fakat kan şekeri değerleri ideal düzeylerin biraz üzerinde olan hastalarda ve metabolik kontrolü iyi olmayan kan şekeri değişken olan diyabetiklerde vakit geçirilmeden insülin tedavisine başlanmalıdır. Gebeler kesinlikle oral antidiyabetik ilaçlar kullanamazlar. Gebelik boyunca toplam kilo alımı 10-13 kg'ı aşmamalıdır.
Diyabetik gebelerde doğum öncesinde ve doğum sonrasında nelere dikkat edilmelidir?Diyabetik gebeye tercihen 38.haftadan itibaren doğum yaptırılabilir. Süre 40 haftayı aşarsa veya fetusun 4000 gr üzerinde olduğu tahmin ediliyorsa tercihan sezeryan uygulanmalıdır.
Anne karnında hiperglisemiye maruz kalan bebek insülin salgılamaya başlar ve doğumdan sonrada insülin salgılamaya devam eder. Bu nedenle yeni doğan çocukta en sık görülen metabolik bozukluk, kan şekeri düşüklüğüdür. Doğumu takiben bebeğin kan şekerinin ölçülmesi ve en az iki hafta süre ile sıkı bir şekilde kan şekeri takibi, hipoglisemilerin saptanması ve tedavisi açısından önem taşır. Bebekte hipoglisemi saptanırsa ya erken beslenme programına alınmalı yada hipglisemi ağırsa içinde dekstroz bulunan serum verilmelidir.
Hamilelikten korunmak için neler yapılmalıdır?Gebelikten korunma yöntemleri diyabetiklerde, diabetik olmayanlardan farklı olmamakla birlikte, ağızdan alınan doğum kontrol ilaçları diabette hormonal dengeyi ve dolayısı ile kan şekeri kontrolünü bozabilir. Diabetik kadında, enfeksiyon geliştirme riski olan rahim içi araçların (spiral) steril koşullarda takılması çok önemlidir. Tüp bağlama yöntemi ile korunma tekniği, en güvenilir yöntem olarak güncelliğini korumaktadır.
Komplikasyonlar
Kan şekeri kontrolünün sağlanamaması, kısa veya uzun dönemde sağlık sorunları oluşturur. Diyabet küçük ve büyük damarlarla birlikte sinirlerin de hasar görmesine neden olabilir. Diyabetin neden olduğu bu hasarlar komplikasyon olarak tanımlanır. Diyabetin akut ve kronik komplikasyonları hem Tip 1 hem de Tip 2 diyabetli bireylerde görülebilir.
Diyabetin Akut Komplikasyonları Nelerdir?
Düşük kan şekeri (hipoglisemi) : Kan şekeri fazla düştüğünde (çok fazla insülin, çok fazla egzersiz ya da yetersiz enerji alımı sonucu) kişi normal fonksiyonlarını yapamaz. Hipoglisemi, şekerli meyve suyu, kesme veya toz şeker almakla hızla düzelir.
Ketoasidoz: Diyabetik koma da denen ketoasidoz insülin yokluğuna bağlı ağır bir durumdur. Esas olarak sıklıkla tip 1 diyabetli kişilerde sık görülür.
Laktik asidoz: Laktik asidoz, vücutta laktik asit birikmesidir. Hücreler enerji olarak glukoz dışı yakıt kullandıklarında laktik asit yaparlar. Eğer çok fazla laktik asit vücutta kalırsa, denge bozulur ve kişi kendini rahatsız hissetmeye başlar. Daha az sıklıkta görülen bu durum, esas olarak tip 2 diyabetli kişileri etkiler.Bakteriyel / fungal (mantar ) enfeksiyonlar: Diyabetli kişiler cilt ve tırnaklarda sık olmak üzere tüm organlarda bakteriyel ve fungal kaynaklı, enfeksiyonlara daha açık hastalardır.
Diyabetin Kronik Komplikasyonları Nelerdir?Uzun bir süre kan şekerinin yüksek olması, büyük ve küçük damarları ve sinirleri tahrip eder. Tahribat hangi organda ise ona ait sorunlar görülür.
Kardiyovasküler hastalık : Birçok ülkede, kardiovasküler hastalık ya da dolaşım sistemi hastalığı diyabetli kişiler arasında en başta gelen ölüm sebebidir. Diyabetli kişilerde kalp hastalığı ya da inme riski 2-5 kat daha fazladır. Bacaklardaki damarlar da etkilenir ve bu nöropatiyle beraber amputasyona yol açabilir.
Retinopati (Gözlerin hasar görmesi): Yetişkinlerdeki körlük ve görme bozukluğunun önde gelen sebebidir. 15 yıl boyunca diyabetik olan, şekeri kontrolsüz kişilerin % 2'si kör olurken, % 10'unda ağır görme bozukluğu gelişir.
Nefropati (Böbreklerin hasar görmesi): Diyabetli kişiler için büyük bir tehdittir. Kontrolsüz tip 1 diyabetli kişilerin % 40'ında 50 yaşına geldiklerinde diyaliz ve/veya böbrek nakli gerektirebilecek, ağır böbrek hastalığı gelişebilir.
Nöropati (Sinirlerin hasar görmesi): Diyabetli kişilerin en az yarısını etkiler. Diyabetik sinir hastalığı, bacaklarda ve ayaklarda duyu kaybına yol açabilir ve bu da ayak yarası ve bacak kesilmesi ile (amputasyon) sonuçlanabilir. Bacak amputasyonlarında kaza dışı nedenlerin başında maalesef diyabet gelmektedir. Diyabetik sinir hastalığı ayrıca iktidarsızlığa da yol açabilir.
Ayak komplikasyonları
İmpotans (Cinsel güçsüzlük)Diyabet Riski
Basit bir test ile, diyabet riskinizi belirleyebilirsiniz. Diyabet tedavi edilmediği taktirde çeşitli sağlık problemlerine yol açar. Erken teşhis, size sağlıklı bir yaşam şansı verir.Diyabetli Olma Riskiniz Nedir?Diyabetli olduğunuzun farkında değil misiniz? Cevap ne yazık ki, genellikle evettir. Türkiye’de 1997 yılında yapılan araştırma sonuçlarına göre ülkemizde yaklaşık olarak 3 milyon 600 bin kişi diyabetli fakat bunların 1 milyon 200 bininin teşhisi henüz yapılmamıştır.Genellikle 40 yaş üstündeki insanlarda görülen Tip 2 diyabetin semptomları normal yaşlanma süresinde gizli kalabilir. Sıklıkla kişiler başka sağlık problemleri için başvuruda bulunduğunda tesadüfen diyabet teşhisi konur. Tip 2 diyabetli olanlar daha önceki durumlarına göre daha fazla susama veya acıkma ile halsizlik veya zayıflık hissederler. Bu tür belirtileri olanlar, bu şikayetlerini genellikle çok çalışmalarına veya strese bağlarlar ve doktora başvurmazlar.Diyabetin diğer tipi olan Tip 1 diyabet, nadiren uzun süre teşhis konmadan seyreder. Tedavi edilmeyen Tip 1 diyabet kısa sürede komaya veya ölüme neden olmaktadır. Tip 1 diyabet genellikle çocukları ve gençleri etkilemekteyken, Tip 2 diyabet genellikle orta yaş ve üstündekileri etkiler. Diyabet vakalarının % 90-95’ini Tip 2 diyabet oluşturmaktadır.Erken teşhis normal, sağlıklı bir yaşam sağlama şansını vermektedir. Tip 2 diyabetin tedavisi biraz kilo verme, dengeli bir beslenme planı ve fiziksel aktivitede ki artıştan ibarettir. Bu tedbirler yeterli olmazsa doktorunuz size ilaç veya insülin tedavisi verebilir.Tip 2 diyabet önem verilmesi gereken bir hastalıktır. Tedavi edilmediği takdirde ciddi ve hayatı tehdit eden sinir hasarı, böbrek hastalığı, kalp damar hastalıkları ve inme gibi komplikasyonlara neden olmaktadır. Birçok insan, bunlara bazı doktorlarda dahil olmak üzere, Tip 2 diyabetini Tip 1 diyabetten daha az ciddi olduğunu düşünmektedirler ve hatalı olarak Tip 2 diyabeti “sınırda diyabet” veya “şekerin dokunuşu” şeklinde tanımlamaktadırlar.Diyabetin teşhisi basittir ve kendi sağlığınızı tarafsız olarak değerlendirmekle başlar. Araştırmalar fazla kiloların ve yakın akrabalar da Tip 2 diyabet varlığının diyabetli olma riskini artırdığını göstermektedir. Ayrıca bazı etnik gruplarda da diyabet riski fazladır.Riskinizi test edin Evet Hayır 1. Vücut ağırlığım yanda verilentabloya göre eşit veya daha fazla5 puan0 puan2. 65 yaşın altındayım ve gün boyuçok az egzersiz yapıyorum veyahiç yapmıyorum5 puan0 puan3. 46 ile 64 yaş arasındayım 5 puan0 puan 4. 65 yaşın üzerindeyim 9 puan0 puan5. 4 kilo üzerinde çocuk doğurmuş birkadınım1 puan0 puan6. Kız veya erkek kardeşimde diyabet var 1 puan0 puan7. Diyabetli akrabam var 1 puan0 puanToplam Puanlar DeğerlendirmeAldığınız puanları toplayın. Eğer elde ettiğiniz sayı;3 ile 9 puan arası ise: Muhtemelen şu an için diyabetli olma riskiniz düşüktür.10 veya daha fazla puan ise: Diyabetli olma riskiniz yüksektir. Eğer puanınız 10 veya yukarısında ise doktorunuzdan randevu alarak en kısa zamanda görüşmelisiniz. Sadece doktorunuz diyabetli olup olmadığınızı tespit edebilir. Bunun için şeker yükleme testi yaptırmanız gerekecektir. Eğer şu an için risk altında değilseniz bile diyabeti unutmayınız. 45 yaş üstündeki tüm insanların diyabet yönünden test edilmesi gerekmektedir. Test için bir gece açlık sonrası sabah alınan açlık kan şekerinin 126 mg/dl’nin üzerinde olması diyabet teşhisini koydurmaktadır. Test sonucu normal çıksa bile, üç senede bir testin tekrarlanmasını öneririz.
Risk Ağırlık Tablosu Boy (cm) Ağırlık (kg) 147 58.5 150 60 152.5 62.5 155 65 157.5 66.7 160 69 162.5 71 165 73.5 167.5 76 170 78 172.5 80 175 82.5 177.5 85 180 87.5 183 90 185.5 92.5 188 95 190.5 98 193 100 • Boyunuza göre ağırlığınız tabloda verilendeğere eşit veya bu değerden fazla ise diyabet riskiniz yüksektir.• Bu tablo vücut kitle indeksine göre yapılmıştır. Tablo, 35 yaş üzerindeki erkekler ve kadınlar için, boya göre sağlıklı olmayan kiloları göstermektedirEğer;• Fazla kilolu iseniz• Yakın akrabalarınızda Tip 2diyabetli olan varsa• Yüksek risk taşıyan etnikgruptaysanız• Tansiyon yüksekliğiniz var ise• HDL kolesterol veya trigliseritdüzeyleriniz normal değil ise• 4 kg üzerinde çocuk doğurmuşiseniz veya gebelikte çıkan birdiyabetiniz varsaDaha genç yaşlarda ve dahasık test yaptırmanızı öneririz.
Diyabetli insanların bazen vitamin ve mineral ihtiyaçları artar. Eğer kan şekeriniz yüksek seyrediyorsa sık, daha doğru bir ifadeyle çok idrara çıkarsınız. Böylece başta magnezyum, çinko gibi mineraller ve C vitamini gibi suda eriyen vitaminler olmak üzere vücuda gerekli bazı mineral ve vitaminleri idrarla kaybedersiniz. Üstelik bazı diyabetliler zayıflamak için yaptıkları yanlış ve bilinçsiz diyetlerle de bu durumu daha da zorlaştırırlar. Doğru beslenen ve kan şekerini kontrol altında tutabilen bir diyabetli, yediği yiyeceklerle gereken vitamin ve mineralleri vücuduna alır. Ek olarak vitamin almasına gerek kalmaz. Herşeye rağmen eksiklik geliştiyse doktora danışılmalı ve gerekiyorsa vitamin kullanılmalıdır. Çünkü lüzumsuz yere alındıklarında iştahınız açılabilir, ayrıca bazıları aşırı miktarda alınırlarsa vücutta birikebilirler.
0 Yorumlar